chapter 6

198 40 2
                                    



"Ne görüyorsun?" Doyoung daha da gergilmiş bir şekilde Jaehyun'a yöneltmişti soruyu. Jaehyun ise, onlar binayı terk edene kadar ne yapabilecekleri hakkında düşünüyordu.

"İçlerinden biri başardı."

"Ne? Ne demek istiyorsun bayım?"

"Arkadaşlarından biri ölmedi. Katille birlikte gitti. Ne kadar zaman daha hayatta kalacağını bilmiyorum ama en azından şuan da hayatta."

"Aman Tanrım!! B-BEN...bunu beklemiyordum!" çocuk ellerini hızlıca hareket ettirmeye başlamıştı. Az da olsa yaşadığı heyecan, rahatlama ve sevinç vücut diline yansımıştı. Yüz hatlarına yayılan acı verici bir rahatlamanın tebessümü vardı şimdi yüzünde.

"Yakında buradan ayrılacağız." dedi Jaehyun, "Bazı şeyleri bir araya getirmem gerekiyor. Bu arada beladan uzak durman gerekiyor. Aptalca bir şey yapmayacağına dair sana güvenebilir miyim?"

"Sadece bana bir çakmak ver ki sakinleşebileyim."

"Daireyi havaya uçurmadan ocağı açabilirsen, seni benim misafirim olarak kabul edeceğim."

"O kadar aptal biri değilim, tabi ki yapabilirim."

"Katiller ile bir çatışma yapmayı planlamıyorsan pencerelerden uzak durman iyi olur."

"Biliyor musunuz, benim de biraz beynim var bayım."

"Ve bitkimin yakınında sigara içme."  Jaehyun'un sesinde bir uyarı tonu vardı, bunun üzerine çocuk ona kuşkuyla baktı.

"Ciddi misin?"

"Karbon monoksitten hoşlanmıyor. Ya da nikotin, bu yüzden ondan uzak dur, ciddiyim."

Doyoung "Şimdi de bana o bitkinin bir adı olduğunu mu söyleyeceksin yoksa?" dedi ve güldü, Jaehyun ise ifadesiz bir şekilde omuzlarını silkti. "Aman Tanrım, onun gerçekten bir adı var değil mi ?!"

"Sadece ondan uzak dur."  Jaehyun toparlanmaya başlamak için yatak odasına yürüdü. Siyah çantasının yarısını zaten beyaz, gri, ten rengi, siyah ve lacivert giysilerle doldurmuştu.  Bunları görünmez renkler olarak adlandırıyordu Jaehyun, tüm kıyafetleri bu renklerdendi. İkili çekmecenin üzerindeki diş fırçasını da çantasına koydu. Her hangi bir anda, yaşadığı yerden aceleyle ayrılması gerekmesi ihtimaline karşı, ihtiyaç duyduğu her şey hep çantasındaydı zaten.

Burun deliklerine keskin nikotin kokusu geldi ve başını kaldırdı. Yatak odasına ne zaman girmişti bu çocuk. Çok sessiz hareket edebiliyordu. Tıpkı Jaehyun gibi.  Şimdi ise onun, silah kullanma da iyi olup olmayacağını merak ediyordu Jaehyun.

"Neden bir silaha sahip olduğunu bana hala söylemedin."

"Kendimi korumak için."  Jaehyun, gri sert yapılı çantayı buraya ilk taşındığında yerleştirdiği dolabın gizli bir bölmesinden aldı, çantanın kilidini açmak için parmak uçları ile kilitteki sayıları hareket ettirdi.

"Böylesine bir silahın sadece kendini korumak için olduğundan cidden şüpheliyim."

"İstediğin her şeyi düşünebilirsin, benim için farketmez."

"Adın ne? Benim Doyoung. Lütfen bana Doyoung de, çünkü bana bir kez daha çocuk dersen yemin ederim..."

"Güzel, Doyoung."

"Yine de sen bana adını söylemedin."

"Çünkü önemli değil."

"Sana sonsuza kadar Bay diyemem."

"Bayım kuluğa gayet iyi geliyor."

"O zaman eğer sen bana adını söylemiyorsan ben sana bir isim takacağım."

"Nasıl istiyorsan öyle seslen yeter ki sus."

"Belki de sen bana adını söyleyene kadar Bay'a bağlı kalmalıyım."

Sana asla gerçek adımı söylemeyeceğim. Jaehyun kendi içinde tekrar ediyordu. Asla söylemeyeceğini bildiği için bunu düşünürken kafasın da sallanmıştı hafifçe.

Jaehyun, Bay olarak adlandırılmaktan nefret ediyordu, ama çocuğun soru sormayı bırakmasına ihtiyacı vardı. Hem Jaehyun hakkında hiçbir şeyi bilmesine gerek yoktu ve tüm dikkatini onları bu bok çukurundan canlı olarak çıkarmaya odaklamak zorundaydı.

Saat 15.00'i biraz geçiyordu. Günün bu saatinde şehir merkezindeki trafik koşulları göz önüne alındığında, Yangyang ve ekibinin buraya yaklaşık 10 dakika içinde varacağını tahmin ediyordu Jaehyun.  Hazır olması gerekiyordu.

"Bundan sonra hiçbir şeye dokunmaman lazım." diye talimat verdi Jaehyun. "Ayrıca o sigara izmaritini tuvalete at, sifonu çek ve sifon tutacağını tuvalet kağıdıyla sil. Ellerini de yıka ve çıplak ellerinle hiçbir şeye dokunma."

"Ama ben zaten sobaya ve çoğu şeye dokundum... yani neredeyse her şeye sanırım." biraz suçlulukla kabullenerek söylenmişti Doyoung.

"Tamam, mürettebat tüm daireyi gözden geçirecek zaten ama yine de şuandan itibaren daha fazla dikkatsiz olmamalıyız."

"Mürettebat mı? Ne mürettebatı? Bir temizlik ekibi gibi mi? Ama ya onlardan önce polisler buraya gelirse?"

"Öğleden sonra iş saatlerinin ortasındayız. Sen, eski oda arkadaşların ve 45B'deki görevde sağır olan yaşlı kadın dışında bu kattaki ve zemin kattaki herkes çalışma saatlerine devam ediyor. Ayrıca katilin susturucu kullandığını söyledin, bu yüzden muhtemelen kimse olanları duymadı. Yani buradan oldukça kolay çıkacağız gibi duruyor."  Jaehyun'un sesi ciddiydi ve hiçbir endişesi yoktu. Jaehyun, "eski oda arkadaşları" dediğinde Doyoung'un dolan gözlerini ve kaçırdığı bakışlarını fark etmişti.

Jaehyun birden bire kendisini karşısındakine acırken, onun nasıl hissettiğini düşünürken buldu ve bunun farkına varır varmaz kafasının içinde Hendery'nin sözlerinin uğultusunu duyar gibi oldu.  Kimseye yardım etmeyin. Karışmayın. İnsanlara yaklaşmayın ve her şeyden önce duygusal olarak bağlanmayın. Bu bir zayıflık ve bizim gibi insanlar zayıf olamaz. Hayır, Hendery, Jaehyun'un çocuğa üzülmesini kesinlikle onaylamazdı, bu doğru değildi.

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin