chapter 21

167 34 3
                                    


Sıcak. Çok sıcak.

Doyoung'un yüzü geceden beri yaslanarak uyuduğu Jaehyun'un sırtına dayanmıştı, bir yandan da bacakları ile gövde ve bacaklarının üzerini örmüştü adeta. Her şey çok sıcak ve rahattı ve asla hareket etmek istemiyordu. Kendisinde de olan nane aromalı şampuandan Jaehyun'da da olmalıydı. Yaslandığı vücuttan gelen mandalina ve nane kokularını içine çekti. En son ne zaman biriyle aynı yatağı paylaştığını hatırlayamıyordu bile.  Altı ay önce kıçına tekmeyi bastığı, terk ettiği bencil eski sevgilisinin üzerinden epey zaman geçmişti. Zaten fiziksel olarak Taeyong, Jaehyun'a hiç benzemiyordu. İkisi de uzun boylu ve geniş omuzluydu , ama benzerliklerin bittiği yer burasıydı.
Jaehyun'un sarı alt tonlu bir teni ve her ne kadar yapılı olsa da ince bir vücudu, gece karanlığı renginde saçları ve kare bir çenesi vardı; Taeyong'un ise güneş sarısı saçları, incecik bir vücudu ve kalp şeklinde bir yüzü vardı. Taeyong keskin hatlara, kemikli uzuvlara sahipti, Jaehyun ise daha yumuşak hatlara sahipti.

Belirgin fiziksel farklılıklar bir yana, Doyoung Jaehyun'un etrafındayken çok daha huzurluydu. Belki kendisinden yaşça daha büyük olduğu içindi, belki de Jaehyun olduğu içindi. Jaehyun sabırlıydı bir kere, sanırım suikastçi olabilmesi için de sabırlı olması gerekirdi zaten, değil mi? Kurbanlarını günlerce veya haftalarca gözlemleri gerekiyordu sonuçta.  Ayrıca Jaehyun çok statikti ve çok az şey söylerdi her zaman, en azından onu tam anlamıyla tanıdığı iki gün içinde böyle biri olduğunu anlamıştı. Hiperaktif ve konuşkan Taeyong'tan olabildiğince farklıydı. Doyoung her ne şartta olursa olsun, komşusuna Taeyong'tan daha çok ilgi duyuyordu, bundan emindi.

Taeyong ve o, ikisi de aynı 24 saat açık markette gece vardiyasında çalıştıkları için bir çeşit ilişki içine girmişlerdi, Kışın ısınmaya paralarının yetmediği zamanlarda seks oldukça iyi oluyordu. Taeyong işini değiştirip gündüz vardiyalarına başladığında, çok doğal olarak ilişki dedikleri şey bir tür duygusal bağ eksikliğine dönüşmüştü.  Bazen seksi özlüyordu, gerçekten başka bir bedenle aynı alanı paylaşmanın rahatlığını özlüyordu ama öğle yemeğini kimin ödeyeceği konusundaki çekişmeleri ya da kavgaları asla özlemiyordu. Ve özellikle Taeyong'un ne kadar tembel olduğunu ve her zaman bulaşıkları yıkamaktan veya tuvaleti temizlemekten nasıl kurtulmaya çalıştığını da hala unutmamıştı.

Jaehyun'un eski erkek arkadaşının alışkanlıklarının herhangi birine yoksa tümüne sahip olup olmadığı konusunda hiçbir fikri yoktu, ama öğrenme şansına sahip olmak istediğini biliyordu. Ayrıca, Jaehyun'un yaşamak için birilerini öldürdüğü gerçeğinin kendisini neden çok fazla rahatsız etmediğini de bilmek istiyordu. Aklında bir çok soru vardı, bunlardan birisi de kendisinin aynı berbat mesleğe bu kadar ısrarla girmek istemesinin nedeni neydi, kendisi bile bilmiyordu daha gerçi. Kendisinin gerçekten birini öldürürken hayal dahi edemiyordu, buna imkan yoktu. Düşünebildiği tek şey,  Jaehyun bu konuda ne kadar isteksiz görünse de Jaehyun'la daha fazla zaman geçirmek için bir bahaneye, hayır, bir nedene ihtiyacı olduğuydu. 

Jaehyun'un yerde tek başına yattığını sanarken ona yorgan gibi sarıldığı için uyandığında nasıl tepki vereceğini merak ediyordu.

Saat sabahın yedisiydi ve Jaehyun'un sonsuza kadar uyumayacağını biliyordu, eninde sonunda uyanacaktı. Ayrıca, uyanır uyanmaz Doyoung'un ondan siktir olup gitmesini isteyeceğinden  neredeyse %500 emindi, bu yüzden uyuyan adama yaklaşma fırsatını yakalamıştı ve bunu utanmadan kullanıyordu. Kolları ile onu daha da sıkıca sardı. Birine sarılabilmek çok güzeldi, diğer kişi onun kucaklandığını bilmese bile. Bir ilişki içinde olmakla ilgili en çok özlediği şeydi, birine sarılmak. Ayrıca fiziksel olarak Jaehyun'la yakınlaşmak Jungwoo'nun çığlıklarının uzak tutuyor gibiydi. Jungwoo'nun çığlıklarını duymaması gerekiyordu. Ten iyi miydi acaba? Hâlâ hayatta mıydı? Ya adam geldiğinde Doyoung da dairede olsaydı.

"Yapamam... bunu." Ses boğuk, sıcak ve şaşırtıcı bir şekilde uyanıktı. Jaehyun ne zamandır uyanıktı? Doyoung'un Jaehyun'un vücudunu ele geçirdiği tüm bu zaman boyunca uyanık mıydı?

"Üzgünüm, yapmamalıydım..." Doyoung sesinde pişmanlık olmasa da özür diledi. İsteksizce kollarının Jaehyun'dan kaymasına izin verdi. "Bunu yapmamalıydım ama yaptığım için üzgün değilim. Yalan söylemeli ve yaptığım için özür dilemeliyim ama nasıl hissettiğimi saklamakta hiçbir zaman iyi olmadım. Zaten bu yüzden hiçbir koruyucu ailemle ilişkim yolunda gitmedi. Beni umursamadıklarını biliyordum, bu yüzden bunu bildiğim halde beni umursuyorlarmış gibi davranmayı reddettim.  Ayrıca umursamaları veya umursamamaları umurumda değildi."

Jaehyun, anladığını gösteren ve kulağa bir kelime gibi gelmeyen ama yine de bir şekilde rahatlatıcı olan bir ses çıkardı.

"Çığlıkları uzak tutuyor hem."

"Ne?"

"Jungwoo kapıya koşarken çığlık atıyordu, katil onu vurmadan hemen önce. Onları duymaya devam ediyorum. Kafamın içinde gürültülüler hiç bitmek bilmiyor. Ve biliyor  musun konuşmamız dışında bu gürültüyü durduramıyorum. Fakat ben buraya gelince, o da duruyor. Odana gelmeden önce, iki saatimi uykuya dalmak için harcamıştı ama sadece onun öldüğünü görmeye devam edip durmuştum ve onun öldüğünü görmediğimde de, başka üzücü şeyleri hatırlıyorum.  Birlikte aptalca şeyler yapardık, bilirsin, sözde sanatla boyanmış duvarlar diye kendimizi kandırarak sokaklar boyunca duvarları mahvederdik... Sinemada sevişen bir çifte patlamış mısır fırlatmıştık mesela, çünkü çok yüksek sesle inliyorlardı biz de diyaloğu zar zor duyabiliyorduk... Çok aptaldık..."

Jaehyun bir şey söylememişti, bunu Doyoung konuşmaya devam etmesi için bir işaret olarak düşünmek istemişti.

"Ben buradayken sadece bir süre çığlıkları duyuyorum ama Jungwoo'nun kapıya koşarak ve lanet olası bir döngüde yerde kanlı bir yığınla sonuçlanmasını görmüyorum en azından. Neden böyle olduğunu inan bilmiyorum. Ben sadece uyuyorum. Kabuslar yok.  Ve ayrıca ben... sana sarıldığımda, çığlıklarında kesildiğini fark ettim."

"Ne demeye çalışıyorsun?" Doyoung'un rahatlamıştı, Jaehyun'un, sesi sinirli durmuyordu oysaki söylediklerini içten içe bir korkuyla söylemişti. Bırakın kızgınlığı, Jaehyun daha onu anlamaya çalışıyormuş gibiydi. Ona dokunmaya cüret ettiği için Jaehyun'un onu odadan kovmasından çok daha iyiydi bu.

"İşler düzelene kadar burada uyuyabilir miyim?"

Jaehyun yine belli belirsiz bir onay gibi görünen homurdanan bir ses çıkardı.

"Bu bir evet mi?"

"Sadece kabuslar durana kadar."

"Yani bu bir evet mi?" Doyoung gülümsemeden edememişti.

"Her neyse. Kalkıp kahve yapmam lazım."

Jaehyun odadan ayrılmıştı. Ama Doyoung o çıktıktan sonra yaklaşık bir dakika daha gülümsemeye devam etmişti. Artık yeterli olduğunu düşündüğü anda ayağa kalkmaya çalıştığı anda tüm ağrılar ve sızılar onu bir anda vurmuştu. Jaehyun neden yerde uyuyordu? Doyoung'un Spartalı hayatıyla bir ilgisi olmadığı için artık onu bu gece yatakta uyumaya ikna etmesi gerekiyordu.

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin