chapter 12

155 37 3
                                    



Sekizinci kez üzerindeki çarşafları bir sağa bir sola çekiştirdikten s sonra Doyoung kafasının içindeki çığlıklardan kaçmamaya karar verdi. Ne kadar uyumaya çalışsa dahi nafileydi, onun yerine tamamiyle bozduğu çarşafları bir kenara iterek yataktan doğruldu. Odanın ahşap döşemelerine her bastığında evdeki sesizliği delen bir gıcırtı çıkıyordu, odadan çıktıktan sonra koridorda ilerlerken mermer zemin sayesinde ahşap zemine göre neredeyse hiç ses çıkmıyordu.

Tıpkı apar topar çıktıkları eski apartmanlarında olduğu gibi, tekrar yan yana olan odaları sayesinde, komşusunun evine girecekmiş gibi hissediyordu. Komşusu olarak bildiği adamın kapısının önünde durdu, onu rahatsız edip etmeme konusunda kararsızlık içindeydi. Ya eğer sabrı taşıp ona silah çekerse? Adam mükemmel reflekslere sahip, makul birine benziyordu, sanırım böyle bir şeyden sinirlenipte Doyoung'un gözlerinin arasına bir kurşun sıkmazdı. Zaten eğer şimdi bu odaya girmese bile yine gelmek zorunda kalacaktı, bu akşam kendi yatağında uyuyamayacağından emindi. Burada dikilerek bir yere varamıyordu. Ayrıca Doyoung bu saatte genellikle uyanık olurdu, yağ kokulu bir drive thrunun başında kahvesini yudumlayarak gece geç saatlere kadar başıboş insanların siparişlerini verirdi, durumun böyle olması da Doyoung'un uyuyamamasının onlarca sebebinden sadece biriydi. Dürüst olmak gerekirse, tatil günlerinde bile çalışma saatleri değiştiği için even gelip biraz uyuyabildiğinde kendini şanslı hissediyordu. Dudakları birbirine bastırıp sımsıkı bir çizgi haline getirdikten sonra kararlılıkla komşusunun kapısını çaldı. Komşusunun odasında yarım yamalak alacağı on beş dakikalık bir uyku bile, kendi odasında kalıp hiç uyumamaktan daha iyiydi.

Gözetleme deliğinden görebildiği tek şey, ışıklandırılmış koridorda tek başına duran Doyoung'tu, Jaehyun bir telaşla aldığı silahını çekerken rahatlayarak nefes verdi. O gün ikinci kez bir kapının eşiğinde duran, uçları ateş gibi kızıl olan kahve saçlı ve tenine gizemli tasarımlar kazınmış çocukla karşılaşmıştı. Bunu alışkanlık haline getirmeyi gerçekten bırakması gerekiyordu.

"Neden uyumadın?" Jaehyun gözlerindeki uyku sersemi bakışları ovuşturarak geçirmeye çalıştı, uykuya dalıyor gibi olsada her zaman neredeyse uyanık denilebilecek kadar hafif uyuyordu çünkü her zaman hem kaçmaya hem de dövüşmeye hazır olması gerekiyordu. Gözleri sonunda Doyoung'a takılırken, Doyoung'un ona dikkatle baktığını fark etti. Genellikle yani sabahtan beri yaptığından farklı olarak dikkatli bakıyordu. Bakışları gibi, saçıda farklıydı. Sanırım duştan sonra öylece kurumaya bıraktığı için sanırım düz ve kabarıktı, saçının şekli değiştiği gibi uyku sersemliği yüzünden inatçı ve meraklı tavrı da körelmiş gibiydi. Jaehyun, Doyoung'un saçlarının yer çekimine meydan okuyan gösterişli kızıl uçlarını yukarıya dönük görmeye alışmıştı, ama bu gece, bu gece sadece yumuşak, sade ve düz görünüyordu saçları.

"Uyuyamıyorum. Onların çığlıklarını kafamın içinde duyuyorum, ve silah seslerini...ve gözlerim... gözlerim- kapanmıyorlar. Her kapandıklarında Jungwoo'nun vurulduğunu görüyorum ve bu çok aptalca çünkü ben o an kapıdan başka bir şey göremiyordum bile.. lanet kapıdan başka bir şey göremiyordum işte. Bu neden bu kadar zor? Neden uyuyamıyorum? Çığlıklar neden durmuyor?"

"Üzerinden bir gün bile geçmedi. Kendine biraz zaman ver."

"Zaman? Kimin zamana ihtiyacı var? Sadece kahrolası bir kaç saatlik bir uykuya ihtiyacım var."

"Ve uyuyacaksın da." Jaehyun gülümsemeyi pek sevmiyordu ama ona güven vermek için hafifçe bir tebessüm ile söylemişti bunu.

"Yapabilir miyim?"

"..?"

"Burada kalabilir miyim?"

"Ne?" Jaehyun, Doyoung'un son söylediğiyle artık tamamen uyanmıştı, "Ne için???"

"Çünkü iki saattir kendi başıma uyumaya çalışıyorum ve işe yaramıyor!!!"

"Burada uyumanın ne faydası olacak peki anlamadım?!"

"Yakınlarımda birinin nefes aldığını duymaya ihtiyacım var. Ölmeyen birinin yanında olmaya ihtiyacım var. Ölmeyen birini duymaya ihtiyacım var; Ben sadece... Yalnız kalmamam gerekiyor. Lütfen." Doyoung'un gözleri dolmuştu. Sanki Jaehyun onu redderse boşlukta kaybolup gidecek gibiydi. Jaehyun iç çektikten sonra sonunda açık kapının eşiğinde duran Doyoung'u içeri aldı ve kapıyı kapatmamak için kenara çekildi. Doyoung an itibariyle Jaehyun'un odasının derin karanlık alanlarına adım atmıştı.

"Yastığını düşürmüşsün." dedikten sonra Doyoung, yatağın birkaç santim solundaki siyah kare şeklindeki yastığı yerden almak için eğildi ve şiltenin üzerine bıraktı. Jaehyun yastığın neden yerde olduğunu açıklamaya zahmet etmemişti bile. Yangyang her şeyi birkaç yıl önce kendisi keşfetmiş olsa da, uyku alışkanlıkları hakkında kimseyle konuştuğu bir şey değildi. Ve kesin olan bir şey vardı ki, daha önce düzgün bir diyaloğa bile girmediği bir çocukla uyku alışkanlıklarının ayrıntılarını paylaşmayacaktı.

" Hangi taraf sizin tarafınız? Ona göre diğer tarafa yatacağım."

"Fark etmez." Cevabı ani ve küçümseyiciydi.

"Yatağın hiç üzerinde uyunmamış gibi durması komik. şilteye otururken Doyoung konuşmuştu. Jaehyun ise omuz silkmişti, ona herhangi bir cevap vermeye meyilli değildi.

"Sadece uyu, Doyoung." diye homurdandı yatağın "sözde uyuduğu tarafına" uzanırken. Doyoung kol ve bacaklarını uzatıp vücudunun yaylı yatağın yüzeyine batmasına izin verirken yatak hafifçe içeri batıyordu.

O tarafa doğru bakmayı ne kadar iste de Jaehyun içinden bakmayı reddetti

umarım gidişatı seviyorsunuzdur💗şu aralar daha çok zamanım olduğu için bölüm atmaya çalışıyorum. okuyan ve oy veren her kese teşekkür ederim💖💓🥺

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin