chapter 7

217 41 7
                                    


"Nereye gidiyoruz ve bizi almaya gelen bu 'ekip' de ne?" Doyoung kaşlarını çattı, öğleden sonra güneşi çocuğun kahve saçlarının uçlarını daha da kızıllaştırarak cildini normalde olduğundan daha solgun gösterecek şekilde tutuşturdu.

"Başka soru yok. Dediğimi yap. Hızlı hareket et ve dikkatli ol. Buradan canlı çıkmak istiyorsan, ne diyorsam dinle ve talimatlarımı uygula."

"Fakat-"

"O sigarayla işin bitti dedim. Şimdi gidip tuvalete at ve hiçbir yerde parmak izi bırakma!" diye yeniden emretti Jaehyun. Jaehyun söylediklerinden sonra 12 yaşındayken kendine öğretildiği gibi parke zemin üzerinde sesizce ilerleyerek yatak odasından ayrıldı. Gözden kaçırmış olabileceği herhangi bir kişisel eşya için daireyi bir kez daha titiz bir şekilde gezerken, Yangyang'ın temizlik ekibinin gelişini simgeleyen kapısındaki staccato çifte vuruşu duymak için bekliyordu.

"B-ben şimdi ne yapacağım?" diye sormuştu Doyoung. Jaehyun'un, Doyoung'un sesini her duyduğunda içinden kendine onun adının çocuk değil Doyoung olduğunu hatırlatıyordu. Alışması biraz zaman alacağa benziyordu. Sonuçta Doyoung, Jaehyun için burada yaşadığı süre boyunca "koridorda sigara içen çocuk" olmuştu. Ayrıca Jaehyun'un arası isimler ile hiçbir zaman iyi olmamıştı, ne onları kullanabiliyordu ne de hatırlayabiliyordu.

Jaehyun gitar şeklindeki silah çantasını ve diğer spor çantasını hazırlarken, "Sen sadece otur. Yakında burada olurlar ve sonra işler çok hızlı bir şekilde gelişecek. Soru sorma, sadece ne diyorsak onu yap." demişti. Sade, siyah spor çantası bir valizden çok daha az ilgi çekici normal duruyordu. Zaten Jaehyun valizleri sadece uçağa binmesi gerektiğinde kullanıyordu, uçak dışında kullanmamaya dikkat ediyordu her ne kadar ağır şeyleri taşımak için daha güvenli ve rahat olsa da. Her ortama uyum sağlamak her zaman çok önemliydi.

Doyoung gri kanepenin kenarına yerleşmeye çalışırken, deri koltuğun hışırtısı odayı dolduruyordu. Yerleştiğinde gözlerini parmak uçlarına toplamış düşüncelerinde kaybolmuş görünüyordu. Cildi solgundu ve gözlerinin altındaki gölgeler, dairenin tek büyük penceresinden gelen filtrelenmiş ışık sayesinde macenta renkli çürükler gibi duruyordu. Öğleden sonra güneşinde çok canlı görünen kahve saçları ve kızıl renkli uçları bile donuk bir ışıltıya bürünmüş gibiydi. Her şeyden çok Doyoung'un gözlerinin içi bomboş görünüyordu. Bu da Jaehyun'un hiç tanımadığı biri için endişelenmesine sebep oluyordu.

Bunun Jaehyun'u endişelendirmemesi gerekiyordu.

"Yakın mıydın?" kelimeler, Jaehyun onları durduramadan ağzından çıkıvermişti. Hiçbir şey söylememiş gibi davranmak için çabucak diğer tarafa bakmıştı. Bunu o yapmamış olmalıydı, bir konuşmayı o başlatmaya çalışmış olamazdı. Belki biraz Hendery ve Yagyang ile konuşuyor olabilirdi ama organizasyonlarındaki diğer herkes ile sadece tamamen iş amaçlı konuşuyordu. Genellikle siparişler, güncelleme talepleri ve sorun giderme konulu oluyordu bu konuşmalar. Sohbet hiçbir zaman Jaehyun için gündemde olmamıştı, bu yüzden şu anda ne yapmaya çalıştığını anlayamıyordu bile.

"Ne?"

"Sen ve ölen arkadaşın, yakın mıydınız?"

"Yakın mı? Yani birbirimize her şeyi anlatır mıydık ve birbirimizden tavsiye alır mıydık diye soruyorsan hayır böyle şeyler yapmazdık. Ama biz 18 yaşımdan beri neredeyse oda arkadaşıyız. Şimdi 23 yaşındayım... Evet, sanırım gerçekten iyi olmam için biraz süre lazım. Ama olacağım."

"Anladım." diye karşılık verdi Jaehyun, konuşma becerilerinin tamamını neredeyse tüketmiş gibi hissediyordu.

"Onu görebilir miyiz?" Doyoung elini ensesine doladı, gözlerine gelen hava acıtıyormuş gibi sımsıkı gözlerini kapadı.

"Hayır. Güvenli olmaz. Muhtemelen daireyi izleyen insanlar olacaktır ve muhtemelen senin neye benzediğini biliyorlardır bir de üstüne üstlük bu öğleden sonra binanın yakınlarında olduğunu da mutlaka biliyorlardır. Ekibim üstümüzü değiştirmemiz için bir şeyler getirecek, böylece buradan ayrılırken çok ilgi çekmeyeceğiz. "

"Saçımı tıraş mı edecekler yoksa tümünü siyaha falan mı boyayacaklar?"

"Çok fazla mı film izledin evlat?" Jaehyun'un dudaklarında yarım bir gülümseme belirmişti.

"Benim adım Doyoung."

"Çok fazla mı film izledin Doyoung?" diye tekrarladı Jaehyun. Doyoung ise ona adeta komik olmaya mı çalışıyorsun diyen bir bakış atmıştı.

"Peki o zaman kendimizi nasıl gizleyeceğiz? Saçım beni resmen elveriyor. Ya beni caddeyi izlerken tanırlarsa? Beni sokağın karşısındaki herhangi bir binadan beni vurabilirler bile?

"Bize kasketler ve yüz maskeleri verecekler. Ayrıca göze çarpmayan kıyafetler de. İlk önce buradan bodruma ineceğiz. Her şey yoluna girecek."

"Ölmek istemiyorum bayım. Arkadaşım gibi olmak istemiyorum."

"Ölmeyeceksin." Jaehyun kendisi bile tamamen inanmasa bile ona güven vermeye çalışmıştı. Neden onu umursuyordu ki?

"Buna sen bile inanmıyorsun." diye söylendi Doyoung ardından kalkıp pencereye doğru yürümeden önce ağlamaklı bir şekilde başını sallıyordu. Gri perdeyi kenara çeken Doyoung camdan merakla bakıyordu. "Hey Bayım, yolun karşısında çıplak bir adam var."

"Pencereden uzak dur!!" diye bağırmıştı Jaehyun. "Biri alnına hedef alıyor olabilir."

"Ama yolun karşısında çıplak bir adam var?!?"

"Yolun karşısındaki o binada oturan adam her zaman çıplak."

"Ne?!"

"Kabullen. Hiç taşınacak gibi de durmuyor. Şimdi o pencereden uzaklaş Doyoung." Jaehyun bunları söylerken Doyoung'un bileğini tutmuş ve onu birkaç adım geri çekmişti. Doyoung arkaya doğru giderken sendelemişti ve dengede kalmak için Jaehyun'un omzuna tutunmuştu. İkisinin gözleri buluştuğunda Jaehyun kalp atışlarının aniden hızlandığını hissedebiliyordu.

Kapıdan gelen iki keskin ve ritimli tıklama sonunda Jaehyun'un hissettiği gerilim azalmıştı.

while we are in love + dojaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin