S~23~

165K 5.5K 212
                                    

-Damla Acar-

Batuhanın beni okula bırakmasıyla içime sevinç dolmuştu. Belki hayatım da iyi şeyler olmuyordu bir süredir ama şuan o kadar kötü yaşanmışlıklar sonunda tekrar okula başlamak bana hazineymiş gibi geliyordu.

Bugün ağabeylerimin yanında Demirin söyledikleriyle utanmıştım ama eminim ağabeylerim beni ayıplamamışlardı. Çünkü böyle bir şeyi gönüllü yapmayacağımı bilirlerdi. Zaten bana olan sevgilerini bu sabah beni içlerine sokmak isterlermiş gibi sarıldıklarında görmüştüm.

Kulağıma binlerce kez ‘İyisin değil mi güzelim?’ ‘ Bir yerine bir şey olmadı değil mi?’ ‘Seni çok özledik’ gibi onlarca bir şeyler fısıldamışlardı.

Sadece onlar değil bende onları çok seviyordum. Bu sabah orada olanlarda az çok ağabeylerimle onların arasında bir şeyler döndüğünü kavrayabilmiştim. Ağabeylerim çok sinirliydiler. Bana bakan gözlerinde gördüğüm sevgi ve merhameti gördüğüm gibi onlara bakarken de saf öfkeyi görebiliyordum.

Demirin ağabeylerime hamile olduğumu söylemesi beni utandırmıştı. Elbette ki bunda bir hatam yoktu ama yinede yüzlerine bakamayacağımı hissetmiştin. Tabi sonrasında bana destek olmak istercesine başımı öpen ağabeylerim sayesinde azda olsa yüzlerine bakabilmiştim. Her şeye rağmen hep yanımda olduklarını göstermişlerdi. Hem artık onlarla çalışabilecektim. Sabah onca olanlar arasında iyisi buydu.

Üniversitenin önüne geldiğimde görevlilere öğrenci kimliğimi göstererek kampustan içeri girmiştim. Huzurlu bir nefes alarak kollarım arasındaki kitapları göğsüme bastırarak içeri doğru yürüdüm. Mimarlık fakültesi biraz uzaktaydı ama oraya yürümek bile artık hoşuma gidiyordu. Eskiden olsa ‘Lanet olsun neden bu kadar uzakta olmak zorunda ki’ diye söyleniyor olurdum. Sanırım artık biraz daha kıymetini biliyordum.

Yolda gördüğüm birkaç arkadaşla kısa bir sohbet ettikten sonra fakülteme gelmiş ve hangi derslikte olduğuma baktıktan sonra o amfiye doğru ilerlemiştim.

Dün geldiğimde çoğu farklı yüzlerdi. Bu yüzden 4 yıldır kimseyle pek yakınlık kuramamıştım. Hemen hemen her dönem değişiyordu yüzler. Farkı dersler seçtiğimizden dolayı. Dün Merti görememiştim hiç sanırım gelmemişti. En son sıralarda başını masaya koymuş uyuduğunu gördüğümde gülümseyerek yanına gittim. Hala fark etmemişti. Aklıma gelen fikirle yüzümde hain bir sırıtış belirirken elime kitapları alıp sırtına vurdum.

Birden başını kaldırırken savurduğu küfürden nasibimi almıştım. “Hangi orospu çocuğu..” dediğinde beni görünce devamını getirmemişti. Yüzündeki şaşkınlıkla olduğu yerde kalırken bende kendine gelmesinin bekledim. Sanırım şoktan kendine gelecek gibi değildi. Onun yapması gerekeni ben yapıp kitapları masaya bırakarak ona dönüp kollarımı beline sarıp sarıldım. Sanırım gerçekten özlemiştim.

Hala sarılmamaya devam edince hafifçe kıkırdayıp “Aptal sende sarılmalısın. Özlemedin mi?” dediğimde nihayet kendine gelip sarılmayı başarabilmişti. De bu seferde kemiklerimi kıracak gibi sarılmıştı. “Höhh be öküz gibi sarılma. Kırdın kemiklerimi!” diye mahsustan kızgınmış gibi söylenirken oda gülmeye başladı. Hala sarılmaya devam ederken “Seni çok özledim” demişti.
Doladığım kollarımı açarken kendimi ondan hafif uzaklaştırarak “Tamam bu kadar drama yeter. Şimdi müsaade ette bizde oturalım. Kos koca sıraya yayılmışsın. İzin ver de başkaları da otursun.” Dedim. Azarlar tonda. Eskidende böyleydi. Tüm sırayı kaplardı. Oysa ki nerden bakarsan bak en fazla 70 kilo vardır.

Omuzlarını silkerek “Koskoca amfi başka yere otursunlar.” Dedi.

“Öyle mi? Bende oturacak başka bir yer bulayım o zaman “ dediğimde hemen kolumdan tutup “Sen hariç” dedi sırıtarak. Bende sırıtmıştım. Sıraya oturduğumda bir kez daha ne kadar çok özlediğimi fark ettim buraları. Esaret gelen okul aslında özgürlükmüş. Artık bunu çok iyi biliyordum.

SahibimWhere stories live. Discover now