S~30~

200K 5.8K 937
                                    

-Damla Acar-

Dizlerimde uyuyan güzelliğin saçlarıyla oynuyordum. Zor ve uzun bir yolculuk gerçekleştirmiş, sonunda şehrimize giriş yapmıştık. Tahminen en fazla bir saat sonra evde olabileceğimizi düşünüyordum. Çok hızlı gitmesek bile gidişimize göre dönüşümüz daha hızlıydı. Böyle olmasa zira yolda ölebilir yada kesinlikle bayılabilirdim. Sıcak bir ayda değildik aksine soğuk sayılabilecek mart ayının ortalarındaydık. Ama ben arabada terden ölmek üzereydim. Hayatım boyunca asla gerekli olmadığı sürece yolculuk yapmayacaktım. Hele de araba yolculuğu..

 

Kucağımdaki hareketlilikle başımı eğdiğimde Elanın uykulu uykulu hareket etmesi ile gülümsedim. Uyurken ne görüyorsa yüzünden anlaşılabiliyordu. Onunla geçirdiğim iki günden net bir şekilde görmüştüm. Uyurken mutluysa gülüyor, mutsuzken ağlayabiliyordu. Şuanda da gördükleri tatmin etmemiş olacak ki yüzünü buruşturmuştu. Tam anlamıyla küçük bir çocuk gibiydi.

Ellerim biraz daha saçlarını okşayınca yüzündeki buruşukluk yerini yavaşça ifadesizliğe bırakıyordu. Ellerimi saçından indirip yüzüne koyup baş parmağımla okşadığımda yavaşça gülerek göz kapaklarını açtı. Sanırım uyandırmıştım. Bir an kendime kızdım. Neden dokunmuştum ki! Sadece yüzündeki memnuniyetsiz ifadesinin geçmesini istiyordum uyanmasını değil!!

Yerinden doğrulmaya çalışınca ellerimi omuzlarına bastırarak engel olmaya çalıştım. "Şşş yatmaya devam et. Sanırım biraz daha var" dedim.

Dudaklarını büzerek "Ama senin ayakların uyuşmuştur" dediğinde içim yine burkuldu. Yine kendisi yerine başkasını düşünüyordu. Bencillik lügatinde yoktu sanırım. Ama çok çok az da bencillik etmesi gerekmiyor muydu? Bunu en çok hak eden kendisi değil miydi?

"Ben halimden çok memnunum. Bu yüzden kıpırdanmayı kes ve öylece kal" dediğimde kıpırdanmayı kesip sessizce kaldı. Bende geçtiğimiz yolu izlerken bir yandanda ellerim saçlarında dolaşıyordu. Yumuşacıklardı...

Eve geldiğimizde herkes kendini salonda koltuklara atmıştı. Biraz oturup çay içtikten sonra saatin 8 e doğru gelmesiyle Batuhan hariç hepimiz çıkmıştık. Beni okuluma bıraktıktan sonra kendileri işe gitmişti. Bugün dersim 2 de bitiyordu ve benim aklım şimdiden evde Elada kamıştı. En kısa zamanda diğer eve alıştığı gibi bu eve de alışmasına yardım etmeliydim ve onu yalnız bırakmamalıydım. Bunu aklıma not ettim. Sadece eve tıkalı kalmasını engelleyecektim.!

Günün geri kalanında kendimi verebildiğimce derslerime vermiştim. Çoz zor derslerim yoktu elbette hele ki çalışmayı seven ben için ama sıkıcı oldukları gerçeğini değiştirmiyordu bunlar...

Zar zor günü tamamlamış beni alması için kim gelecekse beklemeye başlamıştım. Batuhan hariç diğer üçünden biri gelirdi büyük ihtimal. Zaten sadece onlar getirip götürüyordu. Şimdiye kadar başkası bırakmamıştı beni..

15 dakika okul çıkışında bekledikten sonra artık gelmeyeceklerini anlayıp yavaş yavaş okulun oradaki durağa ilerlerken karşıdan gelen tanıdık arabayla durmuştum. İyi de Doğan ağabeyimin arabası neden buradaydı ki? Üstelik Staj günüm bile değildi.

Arabayı önümde durdurup havalı bir şekilde arabadan inen ağabeyimi izlemeye başladım. Kısa sürede yanıma yaklaşıp kollarını açtığında beklemeden kolları arasındaki yerimi almıştım bile..

"Ağabey bir şey mi oldu?" diye sordum korkuyla.

"Hayır güzelim. Demirler aradı.  Sadece işlerini yoğunluğu yüzünden seni okuldan alıp alamayacağımı sordular. Bende bu fırsatı kaçırmadım."

SahibimOnde as histórias ganham vida. Descobre agora