S~52~

150K 5.6K 708
                                    

Bölüm çok çok önceden söz verdiğim ama sonra araya bir şeyler girip unuttuğum cerenrencberr arkadaşımızın :) Biraz gecikti ama olsun artık ;)


Eski kapak resmini istemişsiniz ama bir zamanlar çok şikayet almıştım kapaktan. Bu yüzden tekrar onu koymayacağım ama farklı bir seçenek olarak medyaya bir tane daha resim ekledim. İsterseniz o olsun ama ben şuan ki kapaktan yanayım. :))

-Demir Tunalı-

Uyku yok, dinlenmek, düşünmek, yemek yok; sadece cama dayalı ellerle izlemek vardı. Başka yapılacak her şey haramdı zaten. Geldiğimden beri bu camın önünden bir saniye bile ayrılamamıştım. Sanki bir an gözümü ayırsam onlara bir şey olacakmış gibi geliyordu.

Akşam saatlerine yaklaşmıştık neredeyse. Damla daha uyanmamıştı. Neredeyse 12 saatten fazladır uyuyordu. Bedeninin yorgunluğuna karşı bu saat hiç bir şeydi belki ama uyanırsa içim rahat edecekti. En azından gözlerini görsem..

"Ağabey, Özgür yukarı Doğan'ın yanına çıkacağını haber verdi. Ela Damla'nın odasında uyuyormuş."

Batuhan açıklama yaparken bebeklerim içeride kıpırdanmıştılar. Sanki dünyanın en zor işini yaparmış gibiydi hareket etmeleri. Bir avuçtan en fazla birkaç santim daha büyüktüler. Benim kanımdılar ama daha kucağıma bile alamamıştım; her hangi bir mikrop kapabilme olasılığına karşın korunuyorlardı. Hepimiz şimdi onlar için bir mikrop davetiyesiydik..

Niye bu kadar savunmasız olmak zorundaydılar ki?

"Demir, artık Damla'nın yanına gitsen iyi olur. Neredeyse uyanır. Bu durumda bizden biri yanında olması yanlış olur. Biz buradayız zaten."

Aras dediklerinde haklı olsa da buradan ayrılmak istemiyordum. Ama Damla uyandığında da yalnız olmamalıydı. Bebekleri kardeşlerime emanet ederek, zor olsa da oradan ayrılıp odaya gittim.

Benim odaya girmemle Özgür ayaklanarak bana doğru ilerledi "Sen geldiğine göre ben yukarı çıkıyorum. Ela da geceden beri uyumadı, şimdi uyuyakalmışken, burada uyusun. Ben sonra yine gelirim." dediğinde karşımda en az benim kadar bitik bir adam vardı. Gece her saat başı etrafı üç dönmüştü. Damla, Doğan, bebekler.. Çökmüştü ama yinede sağlam durmaya çalışarak herkesin yanında olduğunu belli ediyordu.

"Doğan uyandı mı?"

Gece çocuklar sık sık ziyaretine gidip haber almıştılar ama ben yeni doğan ünitesinden ayrılamamıştım.

"Doktor bugünde uyutacaklarını söyledi. Bir ödem oluşmasını engellemek için. Yarın sabah ilaç vermeyi kesecekler."

O zamana kadar Damla da uyanırdı belki. Olaylardan sonra en azından Doğan'ın iyi olması, kendisini biraz daha iyi hissetmesini sağlayabilirdi.

Özgür odadan çıkmadan "Ben Damla uyanana kadar buradayım. Doğan'da uyutuluyor zaten, sende biraz dinlen. Damla uyanınca haber veririm" dedim.

Yorgun gözlerle Damla'ya baktıktan sonra bana bakıp "Tamam" diyerek gitti. Gözlerinden o kadarda belliydi ki bu 'tamamın' yerine getirilmeyeceği. Uyumayıp bekleyecekti..

Özgür gittikyen sonra cama doğru gittim. Odada kasvetli bir hava vardı. Sanırım olayların ağırlığını bu odada taşıyordu bizim gibi. Ekim ayında olmamıza rağmen bugün hava sıcaktı. Camı açıp Damla'nın başucundaki koltuğa geçtim. Ela diğer koltuğa kıvrılmış uyuyordu.

Damla'nın sol elini , sağ elimin avucuma alarak başımı yastığın kenarına koyup, gözlerimi kapattım. Gerçekten çok fazla yorulmuştum. Damla uyanana kadar biraz yanında dinlenebilirdim..

SahibimWhere stories live. Discover now