Giriş

12.8K 797 558
                                    

20 Mart 2012 / Seul

"Doğum günün kutlu olsun sevgili oğlum" bayan Hwang oğlunu kollarına alıp sıkıca sarıldı. Öyle çok sıkıyordu ki oğlu kolları arasından kurtulmak için büyük çaba sarf ediyor, lâkin gülümsemesine engel olamıyordu.

"Hayatım bırak çocuğu da pastasını üflesin." Bay Hwang tatlı sert bir ifadeyle karısına gülümserken bayan Hwang yavaşça geri çekildi.

"Ah tatlım üzgünüm. Hadi üfle pastanı."

Hyunjin, annesinin kolları arasından kurtulmanın verdiği rahatlık ile masada duran pastanın başına geçti ve mumları üfledi. Dilek dilemeye ihtiyacı yoktu, o şu an istediği her şeye sahipti. Anne babası bu hayatta onun için en önemli ve en güzel hediyeydi. Ve 12 yaşında olmasına rağmen böyle düşünmek onun için çok olağandı. Anne ve babasından alkışlar koparken heyecanla pasta yemek için beklemeye başladı.

"Al bakalım hediyeni!"dedi babası elindeki kutuyu oğluna uzatırken. Daha fazla bekleyemeyecek gibi bir havası vardı. Hyunjin'in hemen açmasını istiyordu çünkü oğlunun vereceği tepkiyi merak ediyordu.

Hyunjin kutuyu oldukça hızlı bir şekilde açtı ve gördüğü manzara ile âdeta gözleri ışıldadı. Evet az önce anne babasından başka güzel bir hediye olamaz diye düşünmüştü ama bu en çok istediği şeylerden biriydi. Sadece dile getirmek ve istemek konusunda biraz pasif bir çocuktu.

"Bunu istediğimi nereden bildiniz?" dedi fotoğraf makinesini eline alırken. Bir elinden diğerine geçiriyordu ve dikkatle inceliyordu.

"Dile getirmesen bile seni her zaman elektronik mağazalarından topluyoruz. Ah tabii özellikle fotoğraf makinelerinin başından" dedi bayan Hwang kıkırdarken.

"Anne, baba çok teşekkür ederim."

"İyi ki doğdun tatlım" diye yineledi bayan Hwang ve tekrar tekrar oğluna sarıldı. Elbette bay Hwang da...

"Neden fotoğrafımızı çekmiyorsun?" Hyunjin bu teklifin üzerine "Yapabilir miyim gerçekten?"diye sordu. Aniden heyecanlanmıştı.

"Elbette, o artık senin."

Hyunjin, yanlış bir yerlere dokunup bozmak istemediği için şimdilik kullanmama kararı almıştı ama babasının teklifi çok cazip gelmişti.

"Sanırım buradan açıyoruz..."dedi hem konuşuyor hem de kurcalıyordu.

"Oldu açtım" gülümsemesi şimdi daha da genişlemişti.

"Pekâlâ biz şuraya oturuyoruz sen de ayarlamalarını yap."

Hyunjin başıyla onaylarken fotoğraf makinesini yüzüne yaklaştırdı ve vizörden anne ve babasına baktı.

Sonra aniden kollarını indirdi ve garip bir ifadeyle anne babasına baktı. Normaldi bir şey yoktu. Tekrar yaklaştırdı makineyi.

"Bu ne ya, bozuk mu?" diye söylendi Hyunjin yüzünü asarken.

"Sorun ne tatlım?"

"Bilmiyorum... Ne zaman şuradan baksam sayılar çıkıyor üzerinizde."

"Sayı mı?"

Tekrar yüzüne yaklaştırdı ve ailesini çekmek için yeniden vizörden baktı.

"Evet... Babamın üzerinde yazan sayı 37.995, anneciğim senin üzerinde yazan ise 22.347"

En az Hyunjin kadar ailesininde kafası karışıktı şimdi.

"Getir bakalım"dedi babası oğlunu çağırırken. Hemen denileni yaptı ve elindeki makineyi babasına uzattı.

"Sen geç karşıya bakalım." Hyunjin gerisin geriye yürüyüp az önce durduğu yere geçti.

"Sorun yok gibi... Ben sayı falan görmüyorum. Çekiyorum bak, gülümse."

Babası deklanşöre bastığında flaş da beraberinde patlamıştı.

"Güzel çıktın." Babası çektiği fotoğrafa bakarken Hyunjin de hemen yanına gelmişti. Gerçekten sayı yoktu.

"Tekrar deneyeceğim"dedi bir hışımla makineyi eline alırken.

Hemen anne babasına odakladı makineyi. Vizörden bakınca yeniden yüzü düştü. "Hâlâ buradalar işte" diye inledi. Morali gerçekten bozulmuştu.

"Sorun değil tatlım bozuksa iade eder yenisini alırız, üzülme."

Hyunjin mutsuz bir şekilde başıyla onayladı.
Ve o günden sonra her şey daha da tuhaflaştı...

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Where stories live. Discover now