12. Bölüm

4.1K 506 187
                                    

Yaklaşık 45 dakikalık uçuşun ardından uçak Jeju adasına iniş yapmıştı.

"Uçağa binmenin ne kadar keyifli olduğunu unutmuşum. Gerçi ilk ve son binişimde henüz ortaokuldaydım."

Hyunjin olduğu yerde gerinirken Felix'e baktı.

"Bir saniye... Sakın bana bunun ikinci olduğunu söyleme."

"Tamam söylemememi istiyorsan söylemem"dedi gülerek Felix.

"Öyleyse iyi bir şey yapmışım değil mi ikimize bilet alarak yani." Hyunjin sanki övülmeyi bekleyen bir çocuk gibi istekle Felix'in gözlerinin içine bakıyordu.

"E...Evet, evet iyi yapmışsın" Bakışlarını kaçırmıştı Felix. Onun gözlerine uzun süre bakmak iyi bir fikir değil gibi hissediyordu.

"Peki şimdi ne yapıyoruz?"diye sordu tekrar etrafına bakınırken.

"Önce kahvaltı yapsak ya? Ben kurt gibi açım."

Felix hiç itiraz etmedi çünkü en az Hyunjin kadar açtı....

____________

Yanında sessizce yürüyen ve dikkatle etrafına bakan bedene her saniye bakış atıyordu Hyunjin. Bu daha çok sıkılıp sıkılmadığını ya da aniden onu peşinden sürüklediği için kızgın olup olmadığını kontrol etmek adına yapılan bir eylemdi. Ve her şey bir yana, Hyunjin konu açmazsa Felix hiç konuşmuyordu. Bu durum onun daha çok endişelenmesine neden oluyordu.

"Yemek nasıldı?"diye sordu kendini tutamayıp. Felix ile konuşmak istiyordu. Havadan sudan, gerekli gereksiz ne varsa her şeyi konuşmak istiyordu.

"Güzeldi. Ismarladığın için teşekkürler."

"Ne demek..." İşte yine konu açıldığı gibi kapanmıştı.

"Seni buraya kadar yorduğum için üzgünüm..."dedi daha fazla dayanamayarak.

Hyunjin'in sözleri üzerine Felix panikle ona baktı.

"Ne? H-Hayır, öyle düşünme. Başlarda biraz şok oldum kabul ediyorum ama açıkçası şu an fazlasıyla keyfim yerinde. Böyle bir şey yapmayalı yıllar olmuştu. Yani birkaç kez Seungmin ile plan yaptık ama hiç gerçekleştiremedik. O yüzden... Teşekkürler, ciddiyim."

Ciddi olduğunu biliyorum...diye geçirdi içinden Hyunjin karşısındaki bedene gülümserken.

"Ama neden özellikle buraya geldiğimizi söylemedin"dedi Felix. Açıkçası o da bir konu bulabildiği için kendini tebrik ediyordu.

"Burayı seçtim çünkü Jeju adası, harika  manzaralara ev sahipliği yapan bir yer. Çoğu fotoğrafçı buraya gelir. Özellikle gün doğumu ve gün batımını ölümsüzleştirmek için. Sana göstermek için sabırsızlanıyorum. En azından gün batımını yani."

"Pekâlâ... Sen öyle diyorsan, kesinlikle görülmeye değer. Aslında..."dedi Felix sanki söyleyip söylememek konusunda tereddüt eder gibi.

"Hı?"

"Başlarda sana yardım etmek konusunda kararsızdım. Biliyorsun söyledim ya, modellik yapmak bana göre değil diye. Ama sanırım bu kişi sensen her şekilde kabul edebilirmişim gibi hissettim. Tuhaf bir şey daha söylememe izin ver lütfen. Ben sana ayak uydurmayı ve senin peşinden gelmeyi galiba seviyorum. Beni peşinden sürüklediğin yerleri görmek ya da seninle vakit geçirmek güzel... Nasıl desem... Sana katıksız bir güven duyuyorum."

Hyunjin Felix'in dudaklarından dökülen her bir kelimede asılı kalıyordu sanki. Nasıl böylesine dürüstçe konuştuğuna hâlâ inanamıyordu. Normalde utangaç olduğu anları yakalamayı başarmıştı ama şu an çekiniyor bile olsa, dile getirmekten asla kaçmıyordu. Felix gerçekten başka seviye bir kişiliğe sahipti. Dürüstlük bir kenara o tamamen olduğu gibi biriydi. Katıksız, yalansız, saf ve dobra bir insandı. Ve Hyunjin bu kelimeleri dinlerken sanki bir an yer ayaklarının altından kayıyor gibi hissetmişti. Felix'e kapılmıyordu... Felix'e çoktan kapılıp gitmişti o. Üstelik Felix'in dünyasında sağlam bir yer bulmadan daha fazla geri kalan ömrüne devam edemez gibi hissediyordu. Tam şu an. Kızıl saçlarına ve güneşin aydınlattığı yüzüne bakarken onu çekip kollarına almak istiyordu.

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Where stories live. Discover now