37. Bölüm

2.8K 376 114
                                    

"Nereye gidiyorsun Hyunjin?"diye bağırdı Minho kapıya doğru koşan kuzenine.

"Felix... Onun sesi garipti. Yardım et dedi. Polis merkezini ara hyung. Çok acil!" Hyunjin ayakkabısını giyerken nefes nefeseydi.

"Tamam sakin ol tek gitme ben de seninle geleyim."

Hyunjin belli belirsiz başını sallarken kapıyı açtı. Minho ise arabasının anahtarını ve silahını kontrol edip peşine takıldı.

Hyunjin'i götürmenin iyi bir fikir olmadığının farkındaydı ama şu an onu durduracak hiçbir güç yoktu.

Zaman kaybetmeden polis aracına bindiler. O sırada Hyunjin birkaç kez daha Felix'i aradı ama açan olmamıştı. Gerginlikten ensesi terlemişti ve içinde tarifsiz bir korku vardı.

"Onu yalnız bırakmamalıydım. Benim suçum."

"Saçmalama Hyunjin, daha ne olduğunu bile bilmiyoruz."

"Ya ona bir şey olduysa..."

"Sakin ol ve bana adresi düzgünce tarif et tamam mı!"

Hyunjin kendini sakinleştirmeye çalışarak adresi söyledi. Polis merkezine çok uzak değildi. Bu yüzden hemen telsizden ihbar geçti Minho.

______________

Felix'in elinden alıp bir köşeye attığı telefon birkaç kez daha ısrarla çalmıştı. O sırada Felix arayanın Hyunjin olduğu biliyordu ve babasının elinden kurtulup birkez daha yardım et, demek için her şeyini verirdi. Çünkü boğazını saran eller yüzünden sesini duyurabildiğinden bile emin olamamıştı.

Gözü dönmüş babasına karşı koymak için büyük bir uğraş veriyordu Felix ama imkansız gibiydi.

Telefon tekrar çaldığında "Arayan kim?"diye söylendi adam, öfkeyle oğluna bakıyordu.

"Sevgilin mi yoksa?" Babası boynundaki elleri gevşetip onu serbest bıraktığında elinde parlayan çakıya baktı bir süre. Felix ise öksürüklere boğuldu. Boğazı yanıyordu.

"S...Sen! De...lirmişsin!"

"Belki... Ama seni güzelce yetiştirdim değil mi? Hem de her şeyin elimden kayıp gitmesine sebep olmuş olsan bile..."

Felix yaşlı gözlerle babasına baktı. Haksız sayılmazdı. Belki o gün dilini tutsaydı şu an sahte bile olsa ailesi ile birlikte olabilirdi ama bunları düşünmek için çok geçti.

Babası konuşmaya devam ederken Felix gözüne kestirdiği telefonuna uzanmak için hamle yaptı. Şansına yeniden çalmaya başlamıştı. Almak için elini uzattığında karnına sert bir tekme yemişti. Acıyla iki büklüm olurken babasına tekrar ve tekrar öfkeli bakışlar atıyordu.

"Bana öyle bakmayı kes seni kahrolası!" Felix'i yakasından tutup yeniden ayağa kaldırdığında, Felix'in bakışlarında en ufak değişiklik olmamıştı.

"Bana öyle bakmayı kes dedim! Kes!"

"Senden iğreniyorum. Aramızdaki kan bağından da, benim babam oluşundan da. Her şeyimle senden nefret ediyorum."

Babası dişlerini sıkarken "Pekâlâ madem öyle sana bu konuda yardımcı olayım oğlum..."

Felix babasının öfkeli bakışları altında hiçbir korku ibaresi göstermeden dururken, önce apartmanda o tanıdık sesten kendi ismini işitti. Sonra da kapıdan gelen açılma sesi kulaklarına dolmuştu. Hyunjin sertçe kapıyı iterken gördüğü manzara ile kan beynine sıçramıştı.

Felix ise şu an ağlamamak için derin nefesler alırken babasının dikkatini dağıldığı fark edince onu sertçe itti. Lâkin hâlâ elinde tuttuğu çakıyı hesaba katmadığı için çakı kolunda derin sayılabilecek bir kesik açmıştı. O acıyla geriye doğru sendelerken Hyunjin de yerdeki adama yaklaşmış ve yakasına yapışıp ayağa kaldırmıştı. Birkaç yumruğu isabet ederken bir yandan da adamın çakıyı tutan elinden kaçınmaya çalışıyordu.

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz