20. Bölüm

4.1K 454 340
                                    

"Her şey için teşekkür ederim Hyunjin."

"Ne demek... En kısa sürede fotoğrafları basıp size göndereceğim."

İkili düğün sahiplerine veda edip hafif rüzgâr eşliğinde yürümeye başladı. Motor çok uzakta değildi ve sanki daha fazla vakit geçirebilmek için ağırdan alıyor gibiydiler.

"Sana zaman vermek istemiştim ama yine de zamanından çalmış oldum"dedi Hyunjin, sessizliği bozmak istercesine. Eğer konuşmasa Felix sessizliğini koruyacakmış gibi hissetmişti.

"Sen her şeyden önce benim arkadaşımsın Hyunjin. Düşünmem için verdiğin zaman arkadaşıma ayıracağım zamanı etkilemiyor... Üstelik... Yani ben seninle olmaktan mutluyum." Felix cümlesini bitirince kısa bir bakış attı uzun olana. Ona bakmıyordu ama gülümsüyordu.

"Böyle düşünmen içimi rahatlattı. Ne olursa olsun senden uzak kalmak istemiyorum kızıl. Aramıza mesafe koyma, gözlerini benden kaçırma ya da... Bana bakmıyorken başka insanlara gülümseme."

"Hyunjin ben..."

"Bir şey söyleme lütfen. Sana zaman verdim değil mi? Bu yüzden bir şeyler söyleme zorunluluğu hissetme kendinde."

"Ya söylemek istiyorsam? Yine de beni durduracak mısın?"

Hyunjin adım atmayı bırakıp kısa olana bakınca, Felix de aynısını yaptı. Bir şeyleri dile getirmenin vakti geldiğini biliyordu. Düşünmek için çok fazla zamanı vardı ama bunun anlamsız olduğunu biliyordu. Hyunjin'den kaçtığı bu son 1 hafta da her şeyi anlamıştı. Hyunjin'e çoktan kapılmıştı ve bunu en iyi kalbi biliyordu. Düşünmek, Hyunjin ile vakit geçireceği, mutlu olacağı günlerin süresini kısaltmak olurdu, bu büyük bir israftı.

"Aslında düşünmek için hâlâ zamanım var değil mi?"dedi onay almak istercesine yeniden ona baktı. Hyunjin sabırsızca başını salladı.

"Ama ben daha fazla düşünmek istemiyorum." Bir an yüzü düştü Hyunjin'in. Bu kesin bir reddediş olabilirdi.

"Başına sanırım, galiba gibi kelimeler eklemeyeceğim. Çünkü eminim. Duygularına karşılık vermek istiyorum. Ben de senden çok hoşlanıyorum Hyunjin... Hem de tahmin edemeyeceğin kadar." Felix hayatında ilk kez birine itirafta bulunuyordu. Üstelik şu an yüzünün ve kulaklarının kızardığına adı kadar emindi, kabul ediyordu biraz utanç vericiydi.

Hyunjin öylece durmuş, utanan ve kızaran bedenin söylediklerini zihninde toparlamaya çalışıyordu. Sanki damarlarındaki tüm kan, aniden kalbine hücum etmişti. Hayatı boyunca birçok kişiden itiraf almıştı ama ilk kez kalbi bu kadar hızlı atıyordu ve ilk kez midesinin kasıldığını hissediyordu. Tereddütle Felix'in eline uzandı. Sanki onu ürkütüp elinden kaçırmaktan korkuyormuş gibi nazikçe dokunuyordu. Felix ona doğru adımladığında daha da cesaretlendi ve parmaklarını birbirine doladı. Yumuşak elleri şimdi kendi elleri arasında kaybolmuştu.

"Sana çok saçma gelebilir kızıl ama... Şu an kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorum. Hiçbir şey umurumda değil, sen dışında. Ya onun kalbinde bana hiç yer yoksa, diye düşünmeye başlamıştım ama öyle olmadığını bilmek üzerimden birkaç ton kalkmış gibi hissetmeme neden oldu. Teşekkür ederim... Ben de senden çok hoşlanıyorum. Tahmin edemeyeceğin kadar değil, tahammül edemeyeceğin kadar."

"Sanırım sen olduğun için tahammül edebilirim." Felix Hyunjin'in sokak lambası altında parlayan gözlerine baktı. Tıpkı o gün evindeyken ona baktığı gibi bakıyordu. Derin...

"Yani artık seni öpebilir miyim?"

"Burada mı?"diye sordu Felix etrafına bakarak.

"Kimse yok burada, sadece biz varız."

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Where stories live. Discover now