30. Bölüm

4K 405 457
                                    

Güneş ışığı aralık olan perdeden içeri sızarken gözlerin açtı Felix. Her zaman erkenden uyanırdı ve bu sabahta böyle olmuştu. Çıplak tenine sarılmış kollar, başını yasladığı sert göğüs... Birkaç saniye, şu an bulunduğu durumu çabucak anlamasına ve yüzünde büyük bir gülümsemenin yayılmasına yetmişti. Hyunjin'in sarı saçları yüzünü gıdıklarken derin bir soluk aldı ve minik bir buse kondurdu uyuyan bedenin dudaklarına. Tüy kadar hafif bir dokunuştu bu. O kadar mutlu ve huzurlu hissediyordu ki sanki vücudunda ne kadar hormon varsa hepsi yerini endorfine bırakmış gibiydi. Gece boyu Hyunjin'in ona yaşattığı tüm haz dolu dakikalar, hayatı boyunca hissettiği tüm duyguların yok olup gitmesine yetmişti. Tarifsiz bir duyguydu ve şimdi bile o duyguları sanki tekrar tekrar hissediyordu.

En önemlisi ise onu sık sık rahatsız eden kabusları bu sabah ziyarete gelmemişti. Çünkü bu sabah kendi evinde yalnız başına uyanmamıştı. Her şeyi unutmuş tüm benliğini sevgilisine vermişti. Elbette biraz kalçası sızlıyor olabilirdi ama o bile umurunda değildi. Şu anı ve Hyunjin'i hiçbir şeye değişmezdi. Ve asla da değişmeyecekti.

Hyunjin'in sıkı sıkıya sardığı kollarından onu uyandırmadan başarılı bir şekilde kurtulup yataktan kalktı Felix. Ve aniden az önce biraz, diye adlandırdığı sızısı için lafını geri çekmişti. Gece fazlasıyla iyi hissederken, gündüz böylesine can yakması sinir bozucuydu.

Ağır adımlarla banyoya yöneldi ve içeri girer girmez duşun altına attı kendini. Tenine değen ılık suyla tüm bedeni  gevşemeye başlamıştı bile. Kızıl saçları suyun etkisiyle gözlerinin önüne düşerken hemen köşede duran Hyunjin'in duş jeline uzandı. Güzel kokuyordu, tıpkı Hyunjin gibi. Yüzüne yayılan gülümseme ile duş jelini bedeninde gezdirirken, hâlâ ne kadar hassas olduğunu dudaklarından kopan ufak inleme tasdikler nitelikteydi. Sanırım bu bir süre böyle olacaktı.

Tüm bedenini güzelce yıkadığından emin olduktan sonra vücudunu kurulayıp, sadece iç çamaşırını giydi. Hyunjin'in bornozunu uyandığında ona lazım olacağı için kuru bırakma kararı almıştı çünkü...

Banyodan çıkıp yeniden odaya girdiğinde çalan kapıyla aniden panikledi. Önce Hyunjin'e sonrada saate baktı. Henüz 8'i gösteriyordu ve bu saatte kimin gelmiş olabileceğini kestiremiyordu.

"Minho hyung olabilir mi?"diye boşluğa fısıldarken Hyunjin'in dolabından kendine bir şort ve tişört kaptı. Tişörtü son dakika üzerine geçirirken de hızla kapıyı açtı.

"Jisung..." dedi Felix şaşkınca. Beklemiyordu. Hem de hiç.

"M...Merhaba Felix. Şey sabah sabah rahatsız ettim üzgünüm"dedi mahçup bir ses tonuyla.

"Hayır hayır rahatsız etmedin geç lütfen ve burası benim evim değil, istediğin saatte gelmekte özgürsün."

Jisung belli belirsiz başını sallarken, sessizce koltuğa ilerledi. Ona doğru yaklaşan Felix'e dikkatle bakarken, nemli görünen ve Hyunjin'e ait olduğunu çok iyi bildiği kıyafetlere baktı. Boğazının kuruduğunu, kalbinin düğüm düğüm olduğunu hissediyordu. "Sevişmişler.."diye geçirdi içinden. Ona söylediği onca kelimeden sonra bile Hyunjin ile sevişmiş olmasına inanamıyordu. Öyle de bakıyordu Felix'e. Ve kafasını toplayıp alelacele buraya gelmesinin tek bir sebebi vardı.

"Hyunjin'e söylemedin değil mi?" dedi sonunda. Öğrenmeliydi.

Felix bir an neyden bahsettiğini soracaktı ki, hatırlamıştı. Tabii ya...

"Elbette söylemedim. Bu benim söyleyebileceğim bir şey değil Jisung. Sen söylemelisin ona."

"Sonra?"

"Ne?"

"Sonra ne olacak Felix? Hyunjin beni arkadaşı olarak görmekten vazgeçip beni sevgilisi olarak mı görecek? Ya da sen! Sen Hyunjin ile aramızdan çekilecek misin?"

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Where stories live. Discover now