18. Bölüm

3.9K 480 448
                                    

"Felix neyin var?"diye sordu Seungmin başını sıraya koymuş, derin düşüncelerdeki arkadaşına bakarken. Dün derse gelmeyeceğini söylediği bir mesaj atmıştı ve bugün de gelmiş olmasına rağmen keyfi yerinde değil gibiydi.

Felix sessizliğini korurken "Anlatmayacak mısın?"diye yineledi Seungmin.

"Ne anlatacağımı bile bilmiyorum Seung. Bu çok garip... Ama bir yandan da iyi hissettiriyor. Ama korkuyorum da..."

Seungmin arkadaşının söylediği tek bir kelimeye bile anlam veremezken pes edip önüne döndü. Sıkıcı saydıkları derslerden birindeydiler ve Felix'in ruh hali durumu daha da kötü hale getiriyordu.

"Pekâlâ sen anlatmak için hazır olana kadar bekleyeceğim sevgili dostum. Ama çabuk olsan iyi edersin çünkü seni böyle görmek beni ciddi anlamda üzüyor. "

Felix belli belirsiz başını sallarken dünden beri uyku bile uyumadığını anımsadı.

Hyunjin ile yaşadığı o soluk kesici anları hatırladıkça yeniden yaşıyormuş gibi kalbi çarpıyordu. Bu onu tıpkı ilk kez aşık olan toy bir genç gibi hissettiriyordu. Ondan hoşlandığını söylemiş olmasına rağmen onun dudaklarından ismi dışında başka bir şey çıkmamıştı. İnsanlarla arasına her zaman mesafe koyan Felix olmuştu, fakat aynı mesafeyi Hyunjin ile arasına koyamamıştı. Ve şimdi eğer onun duygularına karşılık verirse yine terk edileceğini düşünüyordu. Çünkü sevdiği insanlar daima onu terk etmeyi seçmişti. Şu an yanı başında oturan arkadaşı hariç. Elbette kendisiyle çeliştiği aşikardı. Keza düne kadar kendi ağzıyla ona katıksız bir güven duyduğunu söylemişti. Yine de korkusunu asla yenemiyordu. Hyunjin'in duygularına karşılık verdiği an, sanki onunda kendisini terk edeceği düşüncelerine kapılıyor ve buna engel olamıyordu.

Fakat asıl sorun onu yanıtsız bırakması değildi. Onun da hislerinin karşılıklı olup olmamasıydı. Onu seviyor muyum ? diye sordu kendine aniden. Belkide sadece güven duyuyor, onun yanında iyi hissediyordu. Lakin bunu anlamamak için aptal olması gerekiyordu. Hyunjin güven duymaktan ya da huzurlu hissetmekten daha fazlasıydı.

Gözlerine açmakta daha da zorlanırken derin bir iç çekti. Ya korkularının esiri olup ondan uzak duracaktı ya da güven duyduğu bedene karşılık verecekti...

________________

Hyunjin'in bugünkü ilk dersi öğleden sonraydı ve Minho ile birlikte oturmuş sessizce kahvaltı yapıyordu. Felix ile o günden beri konuşmamıştı ve tam 1 hafta olmuştu. Kızıl onu her gördüğü yerde kaçmış, tek kelime etmesine izin vermemişti. Ve bu durum Hyunjin için fazlasıyla yıkıcı olmuştu.

"Dersin yok mu bugün?"dedi Minho sessizliği bozmak istercesine.

"Dersim 2'de."

"Hım... Ama sen dersin geç bile olsa erken gitmiyor muydun? Hani birisini görmek için. İsim vermek gibi olmasın ama Felix." Minho sırıtırken Hyunjin içi sıkılmış gibi nefes verdi. Şu an ne yaptığını ve ne düşündüğünü bilmek için fotoğraf makinesini bile satardı.

"Keşke yalanları görebilmek yerine düşünce okuyabilseydim. Böylece Felix'in bana karşı ne hissettiğini bilirdim."

Minho şok olmuş gibi kuzenine baktı ve "Ciddi misin sen?" diye sordu.

"Elbette ciddiyim..."

"Senin için artık üzülmeye başlayacağım Hyun. Aşık Hyunjin çok garip oluyormuş. Laflara bak. Düşünce okusaymış..." Minho birkaç saniye durup "Aslında baya iyi yetenek. İnsanları sorgulamak saniyelerimi bile almazdı."

"Gördün mü? Sen bile ikna oldun."

"Oldum ama işin heyecanı kalmazdı, o yüzden vazgeçtim."

Kızılı, Kızıla Boyamak [HyunLix]Where stories live. Discover now