5. Bölüm

189 19 5
                                    

Multimedyadaki Selin'in pijamalı hali. İyi okumalar.

DENİZ

Hande hemen çıkmıştı duştan. 15 dakika olmamıştır herhalde. Ben o küçücük kabinlerde duramazdım dahi nasıl yıkanırdım orada? Hande giyinmeye başlayınca bakmamaya çalıştım. Hiçbir insan o vücut hatlarına bakmadan duramazdı. Bu sırada Buse ayağa kalkıp odanın kapısını yarım bir şekilde açarak

Buse: Seliiin! Gelsene sıran geldi.

Diyerek seslendi ve içeriye girdikten birkaç dakika sonra Selin girdi içeriye. Elindeki kitapları masanın üzerine bırakıp hızla hazırlandı. Hande'nin yaptığı gibi o da eşyalarını poşete koydu. Bu hareketlerine anlam vermesem de kıyafetlerin ıslanmaması için mantıklı bir yoldu bu. Kapıyı açıp duş almak için çıktı odadan. Bunda şaşırtıcı hiçbir şey görememiştim. Çünkü Buse Selin'de daha çok şaşıracağımı söylemişti. Buse de hemen onun ardından çıktı banyo yapmak için. Bu sırada Hande kıyafetlerini giyinip yanıma oturdu sakince.

Hande: Uyuyamadığın oluyor mu?

Bu ani sorusu beni çok şaşırtmıştı ama yine de kafamı evet manasında salladım.

Hande: Eğer uyuyamadığın olursa ve ben o sıra uyuyor olursam beni uyandırabilirsin. Yanında otururum ya da ne bileyim sen yazarsın ben konuşurum. Ben fazla uyumayı da sevmem hem. Çekinme yani. Benim uykum tutmayınca da ben seni kaldırırım.

Dedi gerçekten samimi bir şekilde gülerek. Fazla beklemeden ve çok düşünmek istemediğim için kafamı salladım evet anlamında.

Hande: Ben etüt odasından kitaplarımı alayım.

Buse girdi hemen Hande'den sonra içeri. O an gözlerim Buse'nin üzerine takılı kaldı. Kalbim parçalandı,nefes alamadım. Öylece baktım Buse'ye. Ona benziyordu. Onu gördüğümden beri birine benzetiyordum. Banyodan çıkınca saçları hafif dalgalanmıştı, yüzü tertemizdi. Sanki bana bakıyordu kız kardeşim. Daha da kötü olmamak için gözlerimi hemen ondan alıp yere odakladım. Düşünmemem lazımdı şimdi onu. Çünkü onu düşünmem beni daha çok yıpratacaktı. Ben Buse'yi ilk günden beri kardeşime benzetiyordum aslında ama bir türlü kabullenemiyordum. Bu arada Buse şortunu ve rambosunu giyinmiş ve tekrar dışarıya çıkmıştı. Selin içeriye girip biraz kendini kuruladıktan sonra yanıma oturdu. Ne yaptığını anlamadığım için garip garip ona baktım. Selin açıklama gereği duyarak

Selin: Öyle garip bakma, bacaklarımı kurutayım giyineceğim kıyafetlerimi.

Fazlasıyla firikik vererek kurutuyordu bacaklarını. Bakmamaya çalışsam da durmuyordu lanet olası gözlerim. Selin kıyafetlerini giyinirken kopçasını takamadığı için önüme gelip arkasını döndü ve eğilip "Taksana" dedi gayet normal bir şekilde. Ben şaşkınlığımı üstümden atıp kopçasını takmak için ona yöneldim. Kokusu çok farklıydı. Bunu Yiğit'e anlatmalıydım. Kızlar duştan sonra normal bir şekilde sohbet edip uykuya teslim ettiler kendilerini.

Sabah "YOKLAMA" diye bir çığlık ile uyandım. Normalde bu kadar çabuk uyanmazdım. Yaşadıklarım beni bu derece hassaslaştırdı. Selin uyandığımı fark ettiği için bana bakıp düşünceli bir şekilde

Selin: Sen kalkmayacak mısın? Yani kahvaltıya gelmeyecek misin?

Tam konuşacaktımki son anda durdurdum kendimi. Saate baktım bu ani hareketimin ardından. 06:58. Gözlerime inanamadım. Uykum kaçtığı için bu rahatsız ranzadan aşağıya indim. Ve direkt kahvaltıya gittim. Yemekhanede kimse yoktu çünkü herkes yoklamanın alınmasını bekliyordu. Yemekhane kapısını açınca Yiğit'le karşılaşmayı hiç beklemiyordum. Kahkahalarla güldü beni görünce. Her zamanki Yiğit işte. Beni sinir etmek hoşuna gidiyor.

Yiğit: Sen bu hallere de mi düşecektin,bu yurtlara?

Onu dinleyip sinirlerimi bozmamak için gözlerimle git işaretini yaptım. Yiğit sırıtarak çıktı yemekhaneden. Ben de idare edecek derecede olan kahvaltılıklara baktım. Bu bile fazla konforsuzdu benim için. Ama alışmak zorundaydım herhalde. Biraz sonra yemekhaneye gelen her kız ağzı açık yemeklere bakıyordu. Buseler de gelip yanıma oturdu kahvaltının fazla çeşitliliğine şaşırmış bir şekilde. Selin tabağını bırakıp su almak için kalktı. Selin' e baktım o an. Saçları karışmış üzerinde ona fazlasıyla bol olan pijamalarıyla fazla komikti. O sıra Selin'in elindeki çelik bardağın sesi yankılandı yemekhanede ve tüm gözler yemekhane girişine bakıyordu. Kapıya dönüp bakınca Yiğit'le karşılaştım. Buse ve Hande şaşkın bir şekilde oturuyorlardı. Selin ise biraz zaman sonra kendine gelip hızla yemekhaneden çıktı.

Selin'in çok utandığını anlamıştım. Anlaşılan gerçekten havalı bir kızdı. Diğer bir seçenek ise deli gibi korktuğum seçenekti; Yiğit'e sandığımdan çok değer vermişti.

Yiğit'i tanıyorum. Kesinlikle Selin'i kullanacaktı. Güzel kızdı sonuçta. Ama ben böyle olmasını istemiyordum. Selin öyle değildi. Belki bir günde onu tanımış olamam ama öyle her gün bir başka erkekle olan bir tip değildi. Bunu herkes anlayabirdi. Hatta belki hiç öpüşmemiş olabilirdi. Hande ve Buse'den emindim bu konuda. Ama Selin'den pek emin değildim. Telefonumu çıkarıp mesaj attım Yiğit'e "Sakın ona karşı pis bir düşüncen olmasın Yiğit!" Hande ve Buse'ye bakıp tekrar Yiğit'e baktığımda bana göz kırpıp sırıtarak çıktı yemekhaneden.

Hande: Niye geldiki şimdi bu?

Buse: Bilmiyorum ama işler bayağı kızışacak.

Hande: Kahvaltı yapmadı Selin.

Buse: Onu geç sen şimdi onu okula nasıl götüreceğiz?

Hande: Neyi abartıyor? İğrenç pijamaları, saçları darmadağın ve iğrenç sabah haliyle görüldü işte! Gayet normal.

Buse: Evet bunlar Selin'in yok olması için yeterli sebepler.

Hande sanki aklına yeni gelmiş gibi bana dönerek

Hande: O sana göz kırptı. Onu tanıyor musun?

Düşündüm. Onlara anlattığım ve anlatacağım bir sürü yalan vardı. Ve şu an o yalanlardan birini söylemek için hayır anlamında kafamı salladım hızla. Kızlar bunun üzerinde pek durmadılar. Çabucak yemeklerini yiyip yukarıya çıktılar. Telefonumu cebimden çıkarıp Yiğit'e mesaj attım.

Ben: " Amacın ne?"

Yiğit: "Çok eğlenceliydi."

Ben: "Bak buraya gelme nedenimiz çok farklı tamam mı!!"

Yiğit: "Ama eğlenmek serbest."

Ben: "Anlamıyorsun. O öyel biri değil."

Yiğit: "Bir günde nasıl biri olduğunu mu çözdün sen?"

Yiğit'i düşündüm. Onu tanıyorum. İki güne dibine alırdı tüm kızları. Belki de Selin bir haftasını alırdı. Onu nasıl kurtaracağımı düşünürken aklıma çok farklı bir yol geldi.

Ben: "Bak onun nasıl bir erkek istediğini öğrenebilirim yani dün biraz konuştular."

Yiğit: " Nasılmış?"

Ben: "Onu sinir edeceksin abi. Sınıfta onu gördüğün halini anlatacaksın sonra daha da çok sinirine git. Belki hoşlandığını belli etmez ama gerçekten hoşuna gider inan bana."

Yiğit: "Ben hiçbir kızı sinir etmem tam tersine hoşuna giderim bir kerede."

Ben: "Bu kız o kızlardan değil. "

Yazıp yolladım. Şimdiden acımıştım Selin'e. Çünkü Yiğit mahvedecekti Selin'i.

UMUDUN ADIYDIK BİZWhere stories live. Discover now