bir

22.8K 445 226
                                    

# Cem Adrian - Mutlu Yıllar

***

"Sen gözümün nuru, adanmış hayatların umudu, şanlı Galatasaray!"

Telefonumdaki son ses açık marşa eşlik ederken bir yandan evin salonunda zıplıyordum. Sevdiğin takımın marşı çalarken nasıl sakin olabilirdin ki?

"Evren, kaç dakika var?" Mutfaktan gelen sesle müzik resitalime kısa süreli mola verdim. Ardından telefonuma koşar adımlarla ilerleyerek saate baktım. "15 dakika var!"

Playlistimdeki sıradaki marş ise sözümü bitirmemi bekliyor gibi hemen açılmıştı.
"Şereftir seni sevmek, senle ağlayıp gülmek!"

Bir yandan bağırırken diğer yandan kumandaya bastım ve televizyonun açılmasını beklemeye başladım. Ne zamandır bu kadar yavaş açılıyordu televizyon?

"Galatasaray sevgisi sürecek sonsuza dek!" Arkamdan gelen sesle Yade'ye döndüm. Arkadaşım elindeki iki kaseyi sehpaya bıraktı ve gözlerini bana dikti. "Ne zaman maçları stadda izleriz dersin?"

"Çok paramız olunca." Sırıtarak söylediğime karşı onun da yüzünde gülümseme oluştu. "İmkansız diyorsun yani."

"Belki bizi Ali Samiyen'de maç izlemeye davet edecek insanlarla tanışırız. Hem de vip locada, bize özel olan yerlerde izleriz." Telefonumdaki marşı kapatırken söylendim. Kısa bir kahkaha patlattıktan sonra cevap verdi. "Taylan Antalyalı bizi özel olarak davet eder diyorsun yani?" Parmağımı ona uzattım. "Ona attığın mesajları gördükten sonra davet etmesine en fazla bir ay veriyorum."

Yüzünde oluşan gülümsemeyi silmeden mutfağa ilerledi. Taylan'a karşı büyük bir hayranlığı vardı. Öyle ki hikayelerine alev yolluyor, her maçtan önce nazar dualarını eksik etmiyordu.

Başımı sağa sola sallayarak açılan televizyonun karşısına geçtim. Spor kanalını açtığım sırada ise Yade içecekleri sehpaya bırakmıştı. Evde yiyecekle ilgili her şey ev arkadaşımdan sorumluydu. Bu abur cubur olsa bile. Sebebi ise belliydi, mide sağlığımız.

Ben televizyonun sesini açarken o da yanıma oturdu. Trabzonsporun ilk 11'i ekrandaydı ve spiker yorum yapıyordu. Takımda bildiğim kişi sayısı üçtü. İlgimi çekmiyordu başka takımlar.

"Abdülkadir Ömür geçen maç yedeklerde başlamıştı. Bugün ise as kadroda. Ne düşünüyorsun?" Bordo mavili takımdan tanıdığım üç kişiden biri değildi bahsedilen oyuncu. Ekrana görüntüsü verilirken tanımamamın nedenlerinden birisinin genç olmasından kaynaklandığını fark ettim. "Önemli bir rakip karşısında ilk 11'de oynuyor Abdülkadir ve sakatlıktan döneli sadece birkaç hafta oldu."

"Ama bize karşı hiç şansı yok diyorum, sence?" dedim ve sırıtarak arkadaşıma döndüm. Bir kez olsun izlemediğim biri hakkında bu kadar kesin konuşmamalıydım belki ama söz konusu tuttuğum takım olunca geri adım atamıyordum. "En az iki golümüz var diyorum." Sözünü bitirir bitirmez o da otuz iki diş gülümsedi.

Elime telefonumu alıp sessize al tuşuna bastım. Maç izlerken rahatsız edilmeyi hiç sevmezdim. Telefonuma onlarca mesaj ve arama gelmiyordu ama garantiye almayı seviyordum.

Yeniden ekrana baktığımda futbolcular yavaş yavaş sahaya girmeye başlamıştı. Bu da beni germeye başlamıştı. Ulan sanki doksan dakika ben oynayacağım, ne bu heyecan?

Birkaç dakika içerisinde de seremoni yapılmış ve futbolcular yerlerine geçmişti. "Başarılar Cimbom'um!" Hakemin düdüğü ile eş zamanlı olarak benim sesim de evde duyulmuştu.

×××

Onyekuru'nun golüyle ikinci yarının başında öne geçmiştik. Ama Trabzonspor pes etmiyordu, ben de kalede Muslera olduğu için şükürlerimi eksik etmiyordum.

Abdülkadir maç başladığından beri bir an durmamıştı. "İnsan azıcık yorulur be!" diye söylendim yere düşen futbolcuya karşı. Dayanıklı biri olmaması çok büyük şanstı bizim için.

Genç bir futbolcu olduğu için kendini kanıtlamaya uğraşıyordu. Karşısındaki rakibin Galatasaray olması da hırsını arttırıyordu tabi. Kötü bir futbolcu kesinlikle değildi. Özellikle süratli olması nedeniyle beni korkutmayı başarıyordu.

Abdülkadir Ömür ismini bu maçla birlikte zihnimin bir köşesine kazıdım. Eğer ileride para ve şöhret aşkı futbol aşkının önüne geçmezse büyük futbolcu olacağını düşünmeye başlamıştım. Tek maçla buna karar vermem tuhaf olabilirdi ama spikerin dediğine göre üç aylık bir sakatlıktan -ki bundan önce neredeyse bir yılı bulan bir sakatlık daha atlatmış- dönmüş. Her futbolcunun harcı değildi böyle bir olay.

Pes etmeyen er ya da geç hayallerine ulaşır.

Maçta dakika sekseni bulurken beni basan ateş dinmiyordu. Stresliydim. Kolay bir maç olacağını düşünmüştüm. Ama hayal kırıklığına uğramıştım. Ya Trabzonspor çok iyiydi ya da bizim futbolcular maçtan önce kafayı bulmuştu. Muslera haricinde.

"Fenalık geçireceğim." Yan tarafımdaki Yade'nin birazdan tırnağının kalmayacağını düşünüyordum. Ne zaman ona dönsem tırnağı ile savaş halinde oluyordu çünkü. "Bu kadar yavaş geçen son 10 dakika olamaz."

Başımı sallayarak Yade'yi onayladım. Ama o bunu pek fark etmiş değildi. Gözünü kırpmadan maçı izliyordu.

"Bize acil sağ kanatta oynayacak biri lazım." Kendi kendine konuşmaya başlaması onun da heyecanlı olduğunun en büyük göstergesiydi. Biraz da sinirli olduğunun.

"Kesinlikle." Beş saniye geçmeden yeniden konuştum. "Hagi'nin oğlu gelecek diyorlar."

Hızla başını bana döndürdü. Beni duyacağı aklımın ucundan geçmemişti. Odağının sadece maç olduğunu sanıyordum.

"Ianis'i mi diyorsun?" dedi gözlerini kırpıştırırken.

Bir an bile düşünmeden futbolcunun ismini söylemesi ile şaştım kaldım. Bakmayın maçları pür dikkat izlediğine, Yade Galatasaraylı futbolcuların bile ismini karıştıran birisiydi.

"Evet, öyle bir şeydi sanırım ismi. Sen nerden biliyorsun?"

"Ben bayılıyorum ona." Sol tarafını tuttu ve bayılıyormuş hareketi yaptı.

Yade'yi de kaybetmiştik, hayırlı olsun.

"İki yıldır falan takip ediyorum." dedi koltukta doğrulurken.

İki yıldır takip ediyordu ama bana söylememişti. Taylan hayranıyım diyen kız meğerse Romanyalı birisinin hayranıymış.

"İyi, az bir süreymiş." diyerek sırıttım. Arkadaşımla dalga geçmeyi çok severdim. "Doğduğundan beri futbolcu olacağı günü bekliyorum diyeceğini düşünüyordum."

Bana dil çıkararak karşılık verdiğinde kahkaha attım. Bu sırada da televizyonda uzun bir düdük sesi duyulmuştu. Derin bir nefes aldım.

Sonunda maçın sonuna gelmiştik.

DERBİ | Abdülkadir ÖmürWhere stories live. Discover now