dört

10.8K 349 38
                                    

# Yaşlı Amca - Zıtlıklarına Hastayım

***

Cuma akşamı. Başım Yade'nin kucağında televizyon kanallarını dolaşıyordum. Neredeyse on beş dakikadır bu vaziyetteydik ama henüz ilgimizi çeken bir program bulamamıştık. İkimiz de hep aynı şeylerden bahseden dizilerden bıkmıştık ve kanalların çoğu bunlarla kaplı olduğu için izleyecek bir şey bulma konusunda zorlanıyorduk.

Haber kanallarını hızla geçerek spor kanallarında gezinmeye başladım ve söylenme moduna geçeceğim sırada ekranda gördüğüm maçla duraksadım.

Ekranda Trabzonspor maçı vardı ve bu görüntü aklıma Abdülkadir'in yazdığı cümleyi getirmişti. Maçta gol atacağını söylemişti. Ben de dalga geçerek cevap vermiş ve sonucunda görüldü yemiştim. Bu beklediğim bir şeydi.

"Trabzonspor maçı mı izleyeceğiz?" Yade'nin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

"Başka izleyecek bir şey yok, dursun."

"Evren." dedi elini alnıma götürürken. "Sen Galatasaray haricindeki takımları görmekten nefret edersin."

Haklıydı. Diğer takımlar hakkında yapılan yorumları duymaktan bile nefret ederdim. Ama maçı merak ediyordum, doğrusu Abdülkadir Ömür'ün nasıl oynayacağını merak ediyordum.

Ama bunun beni neden ilgilendirdiğini bilmiyordum. Trabzonspor maçıyla vaktimi harcamayacağımı söylememe rağmen neden şu anda televizyonda bordo mavi formalı futbolcular vardı?

Zihnimde dolaşan sorulara cevabım yoktu. Bu yüzden sessiz kalmaya karar verdim. Ama bu haraketlerimin Yade'ye yabancı geldiğinin farkındaydım.

Birkaç gündür en yakın arkadaşımdan bir şeyler saklıyordum. Bunun sebebi ise olayların tuhaf bir şekilde gerçekleşmesiydi. Ben bile ne olduğunu bilmiyordum. Gerçi bir şey oluyor muydu ki?

Başımı sağa sola haraket ettirip ekrana odaklandığımda dakikanın altmışları bulduğunu fark ettim. Ama maçta henüz gol yoktu.

Gözlerim Abdülkadir'i ararken onu turkuaz rengi kramponları ile gördüm. Yine çoğu futbolcunun tersine sahada yürümek yerine koşmayı tercih ediyordu. Bu performansı gösteren kişi yabancı olsa övgüler bitmezdi ama Türk futbolcular olunca görmezden geliniyordu.

Dakika yetmişleri hızla bulurken Abdülkadir'in rakip futbolcuya yaptığı baskılar sonuç verdi. Orta sahadan kaptığı topla koşmaya başladı. Bu sırada takım arkadaşları onunla beraber koşuyordu. Abdülkadir'den pas bekliyorlardı. O da bunun farkındaydı ama umursamamayı tercih etti ve ceza sahasından bir şut çekti. Top hızla fileye çarparken rakip takımın defans oyuncuları ve kalecisi sadece izlemekle yetinmişti.

Golün heyecanı ile tribünlerden büyük bir gürültü koptu. Abdülkadir bunun üzerine gülerek taraftarlarına koşmaya başladı. Onların önünde saygıyla eğilip elini yukarı kaldırdı ve ardından takım arkadaşlarının sevinçte kendisine eşlik etmesine izin verdi.

×××

@abdulkadiromur10: Artık inanmışsınızdır umarım :)

Gol atarak zaten gerçekleri yüzüme vurduğu yetmiyormuş gibi bir de maçtan sonra ilk iş olarak mesaj atmıştı.

Benim attığım mesajı görür görmez saatler boyunca gol atmak için çalışmış olabileceğine olan inancım çok yüksekti.

@evrenbozması: sanırım artık daha inançlı birisiyim.

@abdulkadiromur10: Değerli vaktinizden kıyıp maçı izlemişsiniz o zaman.

Abdülkadir: 2 - Evren: 0

@evrenbozması: evet ve izlediğime değdi.

eh, yalan söylemenin anlamı yoktu.

Attığım mesajı hemen gördü ve beğendi. Bir iki dakika geçmesine rağmen de cevap olarak bir şey yazmadı. Yeni nesil 'görüldü'.

"Evren, sen beni artık sevmiyor musun?" Yade burnunu çekerek söylendi.

"Ne alakası var?"

"Hiçbir şey anlatmıyorsun bana." Gözüyle telefonumu işaret etti.

Oflayarak telefonumu ona uzattım. Her şekilde öğrenecekti o yüzden saklamanın anlamı yoktu. "Al."

Gülümseyerek telefonumu aldı. Ama ekranda açık olan mesajları görünce bir anlık duraksadı ve ağzı kocaman açıldı.

"Sen Abdüşle mi konuşuyorsun?" Bağırarak parmaklarını ekranda yukarı kaydırdı ve mesajların ilk başına ilerlemeye başladı. Zaten pek fazla sohbetimiz olmadığı için hemen hedefine ulaşmıştı.

Susarak mesajları okumasını beklemeye başladım. Normalde iki dakikaya bitecek olan konuşmalar Yade'nin tekrar tekrar okuması nedeniyle on dakikayı bulurken ben de tırnaklarımı neredeyse yolmuştum.

"Neden bana söylemedin?"

"Çünkü söylemeyi gerektirecek bir şey görmüyorum ortada."

Gözlerini açarak bana döndü. "Abdülkadir Ömür ile flörtleşmeye başlıyorsun farkında mısın?"

Söylediklerine karşılık önce kaşlarımı çattım ardından da kahkahayı patlattım. Yade'nin flört anlayışı neydi bilmiyorum ama Abdülkadir ile olan iki mesajımızın ülkenin yüzde doksan dokuzuna göre flört olarak algılanmayacağına emindim.

"Konuştuğumuz iki cümle, Yade."

Telefonu yeniden bana uzattı. "Peki sen bu konuşmanın bununla sınırlı kalacağını mı düşünüyorsun?"

En az benim kadar aşktan uzak olan Yade'nin sanki bu işlerden anlıyormuş gibi konuşması komiğime gidiyordu.

Hayatında aile üyeleri haricinde bir erkek yoktu. Ianis Hagi, istisna.

Ianis'e hayranlık besliyordu ama hislerinin aşk olmadığını düşünüyordum. Bu yüzden de bana verdiği tepkiler tuhaftı. Hayatında hiç aşık olmayan aşk yorumcusu olarak bir ilki başaracak gibi duruyordu.

Düşüncelerimden sıyrılıp dikkatimi Yade'ye geri döndürdüğümde onun benim cevabımı dikkatle beklediğini fark ettim.

Bizim Abdülkadir ile sohbet edeceğimiz bir konu yoktu. Arkadaş değildik ve arkadaşlık başlatmak gibi bir düşüncemiz olmadığını düşünüyordum. Bu yüzden konuştuğumuzun ötesine geçebilecek bir durum görmüyordum.

"Evet."

Yade kıkırdayarak dediğimi ciddiye almadığını gösterdi.

"Bak şuraya yazıyorum." Elini koltuğun yan tarafına sürttü. "Beş günden fazla sürmeyecek yeniden konuşmaya başlayacaksınız."

DERBİ | Abdülkadir ÖmürWhere stories live. Discover now