otuz beş

4.5K 215 26
                                    

# Model - Değmesin Ellerimiz

Evren Kutlu

Aşık olduğun zaman etraf toz pembe görünmeye başlıyordu. Bu pembeliklerde gerçekleri göremiyordun. Gördüğünde ise canın hiç olmadığı kadar yanıyordu.

Ben gerçeği Abdülkadir Ömür'ü göreli 5, onunla sevgili olalı 4 ay geçmişken fark etmiştim.

Kandırılmıştım.

17 Aralık Cuma. Birbirimize olan sevgimizi itiraf ettikten sonraki gün. O gün Abdülkadir bir kızla yemek yerken fotoğraf atmıştı, sorgulamamıştım. Kıskanmış ama asla şüphe etmemiştim.

O kızın Abdülkadir'in eski sevgilisi olduğunu düşünmemiştim.

İnanmazdım zaten, kendi ağzından duymasaydım.

Dün

"Aklıma çok eğlenceli bir fikir geldi."

"Neymiş o?"

"İtiraf vakti!" dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Nasıl yani?"

"Birbirimize sorular soracağız, merak ettiğimiz şeyleri."

"Pekala." diye söylendi birkaç saniye düşündükten sonra. "Cevap vermemek yok."

"Cevap vermemek yok." diye tekrarladım onu.

"Hanımlar önden." dedi çayını yudumlamadan önce. Onu başımla onayladım.

Böyle bir fikri öne atmıştım ama aklımda bir şey olduğundan değildi. Bu yüzden birkaç dakika sessizce düşündüm.

"Bazı şeylerin hızlı geliştiğini düşünüyor musun? Sevgili olmamız tanıştıktan sadece bir ya da bir buçuk ay sonra oldu sonuçta."

"Hayır. Öyle olduğunu düşünsem itiraf etmezdim. Biliyorsun ilk adımı atan bendim." Dilini dudağında gezdirdi. "Pişman değilim ve olmayacağım. Sensiz bir gün daha geçiremezdim."

Gülümsedim aldığım cevaba karşılık. Bu soru hep aklımdaydı ama netlik oluşturamamıştım kafamda. Şimdi rahatlamıştım onun ağzından dökülen kelimelerle.

"Sıra sende."

"Denizle aranda bir şey oldu mu? Onun sana teklifi falan?"

"Olmadı. Okuldan yakın arkadaşım sadece." Bu soruda onun aklını epey kurcalamış olmalı ki duyduğuyla sırıtmadan edemedi.

"Birbirimizi sevdiğimiz günün ertesi günü bir kızla fotoğraf atmıştın..." Oturduğu koltukta dikleşmesiyle birkaç saniye duraksadım. "Kimdi o?"

"Pas."

"Ne?"

"Bu soruyu geçebilir miyim?"

"Hayır." Kaşlarımı çattım. "Söyle."

"Eski sevgilim." Aldığım cevapla gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Sakin olmalıydım.

"Neden buluşmuştun?"

"Çünkü..." dedi ve konuşmaya devam etmeden önce ellerini başının üstüne sardı. "Hala onu seviyordum. Yani öyle düşünüyordum."

"Anlamadım..." Anlamak istemedim.

"Bak sana yemin ederim o gün konuştuk ve ben ona karşı hiçbir şey hissetmediğimi anladım."

"O güne kadar hala onu seviyordun ama sen bana güzel methiyeler düzmeyi tercih ettin?" Titreyen ellerimi kucağımda birleştirdim.

"Her şey yalan mıydı?"

"Değildi. Seni çok seviyorum Evren. O zamanlar aptal düşüncelerim vardı. Onunla uzun bir ilişkimiz vardı ve ayrılık sonrası atlatamamıştım bir şeyleri." Gözlerini ekrana çevirdiğinde dolu gözlerini gördüm. "Ama ona olan hislerim sana olan hislerimin yarısı bile değil. Senin kadar kimseyi sevmedim ki ben."

"Neden o zaman? Neden bana sevdiğini söyledikten sonra onun yanına gittin? Ya sana seni seviyorum deseydi ne olacaktı?"

Başını salladı sağa sola doğru. "Evren seni çok seviyorum. O sadece gereksiz bir hayranlıktı ona duyduğum. Sana ise aşığım."

"Berat aslında sürpriz için benden uzak durmanı söylememişti değil mi? Berat'ın hiçbir şeyden haberi yoktu.

Ağlarken başıyla onayladı beni.

"Başkasını severken onu kıskandırmak için bana ilgi gösterdin. Haberler çıktı ve sen onlara ayak uydurdun." Gözlerim kararıyordu. "Hepiniz beni kandırdınız."

"Kimsenin haberi yok."

"Harika..." Konuşmakta zorluk çekiyordum. Bunca ay sevildiğimi sanarken bir oyunun parçası olmuştum. İkinci plandaydım.

Benle konuştukça benimle konuşmak hoşuna gitmişti. Hepsi buydu. Aşık oyununu çok güzel oynamıştı. Başkasına aşıkken bana aşıkmış gibi davranırken çok ustaydı.

Düşündükçe yaşlar gözlerimden birbir akarken midemin bulantısı artmaya başlamıştı. Bir gündür hiçbir şey yememiş, odanın kapısını kitleyip kendimle baş başa kalmıştım.

Güzel cümleleri, sevimli gülümsemesi, parıldayan gözleri... Aşık olduğum her bir zerresi beni zora sokuyordu.

"Ne zormuş bitsin demek hala severken seni..." demişti ya Fatma Turgut. O haldeydim işte.

Kapalı olan gözlerimi açtığımda telefonum yanıp sönüyordu. Göz ucuyla aramaya baktığımda Berat olduğunu gördüm. Her zamanki aramalarından biriydi.

Hafifçe öksürerek boğazımı temizledim. Açıp iyi olduğumu söylesem iyi olacaktı sanırım.

"Efendim Berat?"

"Evren..." Birkaç saniye durdu. "İyi misin?"

"İyiyim."

"Abdüş..." Hızlı bir nefes alıp verdim. İsmi bile canımı yakıyordu.

"Konuşmak istemiyorum. Onun hakkında veya onunla."

"Dinleseydin..."

"Biz hiç beceremedik sevmeyi de terk etmeyi de Berat. Söyle ona."

Aramayı sonlandırdım. Abdülkadirden, Berattan, yengelerden, herkesten arama ve mesaj vardı. Ama benim hiçbiriyle konuşacak halim yoktu.

Yaşamak için bile halim yoktu.

DERBİ | Abdülkadir Ömürحيث تعيش القصص. اكتشف الآن