11.Un kurabiyesi

7.7K 302 29
                                    

Merhaba canlarım size sıcak kurabiye tadında bir bölümle geldim.

Umuyorumki beğenirsiniz.

Oy ve yorumlarınızı lütfen esirgemeyiniz.

Sizi seviyorum canlarım.

İnşallah bölümü beğenirsiniz.

Aşk, iki insanı birbirine bağlayan en özel bağlardan biriyken Ahugüzar asla aşkı yaşamayacağını düşünüyordu. İzmir'de Barayın kollarında saatlerce ağlaması aklına geldiğinde hala kendine kızıyor ona en güçsüz ve zayıf halini gösterdiğine inanamıyordu. Yetmiyormuş gibi de kendisine dokunmasına, oyuncak gibi oynamasına izin vermişti.

Yine elinde sigarası, içine çektikçe sigarasından çıkan dumanın havaya karışmasını izlerken derin düşüncelere dalmıştı. Gündüz vakti kimse terasa çıkmadığından rahat rahat sigarasını içebiliyordu. Kimseden çekincesi yoktu, onu sigara içerken görmelerini istemiyordu. Anneside sigara içtiğini biliyordu ama bir kez bile elinde sigara görmemiş yanında da hiç içmemişti.

Önünde alabildiğine Midyat manzarası uzanırken taş evler ne kadar muhteşem görünüyordu. Oysa içlerinde ne acılı hikayeler vardı. Bu güzel şehre kanlı eller yakışmıyordu. Töre yakışmıyordu. Okul çağındaki kızların ellerine gelin kınası hiç yakışmıyordu. Hayatın acımasızlığı körpe bedenleri yakıyordu.

Aldığı nefesler yetmiyormuşçasına üzerindeki bluzun yakasını çekeledi. İçindeki öfke dışarıya çıkmadıkçada onu boğazlayacaktı. Kimeydi öfkesi?

Onu bir çırpıda gözden çıkaran annesine mi?

Hiç düşünmeden alıp Mardin'e getiren babasına mı?

Utanmadan yüzüne bakıp 'Beni affet!' diyebilen abisine mi?

Ya da evleneceği adama adadığı temiz bedenin kocası olacak adam tarafından aşağılamasına mı?

Onlar geldikten bir hafta sonra Narin'in kocasını alıp tatile gitmesine mi?

Kime kızmalıydı. Hangisine kızmaya hakkı vardı. Uzun zaman oluyordu annesiyle görüşmeyeli. Görüşmeyecekti. Ne abisinin telefonlarını açıyordu nede babasının. İzmirden geldiğinden beride bir kez Hülya onu görmeye konağa gelmişti sadece. Ondada annesinden zar zor izin alabilmişti.

Öfkesinin büyük bir bölümüde Baray'aydı. Yaşadıklarını unutamıyordu.

'Karını seviyorsun madem, ne diye elin kızının günahına giriyorsun?
Ne diye ona dokunuyorsun?
Sonunu getiremeceğin işe niçin başlıyorsun?'

En çokta kafasına takılan Baray'ın onunla sevişirken hiç dudaklarını öpmemesi, yüzüne hiç bakamamış olmasıydı. Nedeni beynini kemirip duruyordu. Birbirlerini sevmediğini yada aralarında aşk olmadığı biliyordu. Ama inkar edilemez birşey varsada o anki şehvet ve arzu İzmir'i yakabilirdi.

Neden?

Nasıl bir anda onu bırakabilmişti? Söylediği sözler hala aklından çıkmıyor 'Karım olmanı, bedeninle, ruhunla bana ait olmanı istiyorum.' sözleri her an kulaklarında çınlıyordu. O kadar kolay mıydı? Ahugüzar kendisine yapılanı unutup hiç birşey yokmuş gibi mi davranacaktı. Aynen öyle yapacaktı. Fakat intikamınıda Baray'dan alacaktı. Hemde öyle bir intikam alacaktıki Baray bir daha ona dokunamayacaktı.

DOĞUNUN KIZILI-AHUGÜZAR(tamamlandı)Where stories live. Discover now