33. Gerçek aşk

6.6K 207 15
                                    


Lütfen okuyun.
Arkadaşlar beni sorumsuzlukla suçluyorsunuz. Üzgünüm arkadaşlar elimden geleni yapıyorum burda defalarca size aile durumumu anlattım ve ailemde wattpat kitap okuyorum, burda -iki ayda bir bölümü zar zor yazıyorum- iki satır yazıyorum diye beni sorumsuzlukla suçluyor.




Herşeye rağmen yanımda olan ve kitaplarımı-kitabımı okumaktan vazgeçmeyen bütün herkese gönülden teşekkür ederim. Sizi gerçekten çok seviyorum.


33. Gerçek aşk.

Yemyeşil kırların üzerinde küçük kız güneşte parlayan kızıl saçlarını savurarak koşuşturuyordu. Başına, kızıl saçlarının üzerine kondurduğu bembeyaz papatyalardan yapılmış taç ve üzerinde koşturduğu çimleri gölgede bırakacak güzellikteki gözleriyle cennetten düşmüş bir meleği andırıyordu.

"Yosun. Yeter artık geriye dönelim." Diye bağırdı biraz ilerisindeki, küçük kızdan dört beş yaş büyük olduğu belli olan  bir erkek çocuğu.

"Sen dön Topyak.  Ben anneme  ilerideki çiçeklerden toplayacağım."

"Toprak değil 'abi' Yosun. Bekle beni de beraber gidelim." Dedi çocuk kız kardeşinin peşinden yürümeye devam ederken.

"Toprak... Yosun... Nerdesiniz?"

Uzaklardan bir kadın sesi duyuldu. Biraz sonra kızıl saçları beline kadar inen ve aynı küçük kızın başında ki gibi papatyadan yapılmış taç olan Ahugüzar göründü. Yerlere kadar uzanan sarı elbisesinin geniş eteğini bir eliyle tutarak yukarı kaldırmıştı.

"Yosun... Toprak... Hadi çıkın ortaya merak etmeye başlıyorum."

Toprak koşarak annesinin yayına gelirken Yosun topladığı kır çiçeklerini arkasında saklamaya çalışarak uzun çimenlerin üzerinde bata çıka yürümeye çalışıyordu. Sonunda annesinin yanına vardığında arkasına sakladığı çiçekleri ortaya çıkartarak;

"Süpyizzz." Diye bağırdı.

Genç kadın çiçekleri küçük kızının elinden aldı. Önce göğsüne bastırdı sonrada burnuna götürerek rengarenk çiçeklerin kokusunu ciğerlerine doldurdu. Mutluluk kalbini heyecanla çarptırıyordu. Yere eğildi kızının kollarını boynuna dolamasına yardımcı oldu. Sulu sulu öpücüklerine gülümseyerek karşılık verdi.

Çok mutluydu genç kadın. Gözleri mutlulukla parlıyor neşesi güneş gibi etrafı aydınlatıyordu. Yakışıklı bir oğlu, güzeller güzeli bir kızı vardı. Hayattan başka ne isteyebilirdi.

Yoğun bakımın önünde, camın diğer tarafında yatan genç kızı izliyordu adam. Yorgunluk ve uykusuzluk hat safhaya varmış olsada bedenini inatla ayakta tutuyordu. Yirmi dört saatin dolmasına bir kaç saat kalmıştı ve sevdiği kızın durumunda hiç bir değişiklik yoktu.

Baray bir gün önce doktorun söylediklerinden sonra doğruca konağa gitmişti. Sözde kaza çoktan konaktakiler tarafından duyulmuş ağızdan ağıza hızla yayılmaya da devam ediyordu. Daha kapıdan girerken Baray Ağanın  'Narin' diye bağırışı camları titretmeye yetti.

Narin başı önde karşısına geçtiğinde yine kükredi Baray Ağa.

"Haberin vardı değil mi?! Biliyordun olacakları?"

DOĞUNUN KIZILI-AHUGÜZAR(tamamlandı)Where stories live. Discover now