mais je t'aime.

345 60 33
                                    

Ama o güzel, nazik görünüyor.
Muhtemelen onu görünce karnında kelebekler uçuşuyor.
//Olivia Rodrigo - happier.

23 OCAK/ Bordeleau Şehri/FRANSA

Günler düşündüğümün aksine daha aydınlıktı. Jade ile birkaç gün önce, evin salonuna hiçbir şekilde uyum sağlamayan o eski telefonu bir daha çalmayacağını bildiğimiz için sökmüş ve çöpe attıktan sonra kendimizi, ikinci el dükkanından aldığımız şezlonglara atarak keyifle şaraplarımızı yudumlamıştık.

Elroy ise yaşananlar için üzgündü. Bu yüzden en yakın arkadaşı Alain ile "Tom'u Fleur'a aşık etme" adını verdikleri planlarını devreye sokmuşlardı fakat karşılarında Sophia gibi sinsi birinin olduğunun farkında değillerdi. Onlara hak veriyordum. Esme'nin ellerinde, Tom'un kapısının önüne öylece bıraktığım mektupları görünce ben de artık hiçbir şeyin onu bana geri döndürmeye yaramayacağını anlamıştım.

Sophia, bu şehirden kurtulmak için hem en yakın arkadaşı Esme'i, hem de onun tüm sorunlarında yanında olan beni harcamayı tercih etmişti ve kesinlikle doğru yoldaydı. Çünkü ben tüm bu yaşananların bir yalandan ibaret olduğunu dile getiremeyecek kadar korkaktım.

"Kışın ortasında gerçekten şezlong mu aldınız?" Elroy, elinde tuttuğu bira şişesinden uzunca bir yudum aldı ve buğulanan camı dışarıyı görebilmek adına kazağıyla silerken söyledi. "Siz ikiniz biraz daha birlikte takılmaya devam ederseniz, sonunuz Bordeleau Tımarhanesi olacak."

Jade, oturduğu koltuğun üzerinde sanki sevgilisi komik bir şey söylemişçesine kahkaha attı. "Bordeleau'da tımarhane olduğunu bilmiyordum."

"Şehrimizi küçümseme, Jade. Hem baksanıza, Bordeleau Bulvarı üzerine yeni bir restoran açılmış ve ünlüler deli gibi rezervasyon yaptırıyorlarmış." Alain, uzandığı koltukta rahat bir pozisyon bulabilmek adına bacaklarını, beni bacaklarım üzerine uzatırken söyledi. Tanıştığımız ilk zamanlarda, hepimiz işsiz ve neredeyse evsizdik. Kendi bulduğumuz, adını da Evsizler Tepesi koyduğumuz yere çıkar, gün batımının keyfini çıkarırken biralarımızı yudumlar ve bir gün her şeyin iyi olacağını hayal ederdik.

Sıcak bir yuvamız, güzel dostluklarımız olmuştu ve bizim aksimize Jade ile Elroy'un da muhteşem bir ilişkileri vardı.

Sonunda hüzünlü bir şekilde oturmanın beni daha da bunaltıcağını düşünerek, "O zaman biz de bu gece için rezervasyon yaptıralım." dedim, diğerlerinin şaşkın bakışlarına aldırmadan. "Hem hepimiz maaşlarımızı yeni almadık mı? Bence birkaç aydır soluksuz çalışmanın üzerine bunu hakediyoruz."

"Fleur haklı." Alain söyledi. Çilleri ve turuncu sakalıyla kaplı suratının ortasında muhteşem bir gülümseme belirmişti.

"Lanet olsun, yine ay sonuna kadar sizin yüzünüzden duvarları kemireceğiz!"

Bordeleau Bulvarı, şehrin orta halli kesiminden bağımsız, bir resitalde gibi hissettiren sokak sanatçılarıyla popüler, kesinlikle lüks yaşantının hakim olduğu bir bölgeydi. Daha taksiden iner inmez etrafımızı kürk giymiş bir sürü insan topluluğu sarmıştı ve adımımızı her atışımızda bir başka ağır parfümün esiri olmuştuk.

Alain, burnunu tıkadığı ellerinin sesini değiştirmesin aldırmadan, "Nasıl görünüyorum?" diye sordu. Üzerinde, oldukça bol duran beyaz bir gömlek, siyah dar kumaş pantolonuyla alakasız mavi bir kravat vardı ve buradaki hiçbir insanın moda anlayışına öncülük ettiğini söyleyemezdim.

𝐡𝐚𝐩𝐩𝐢𝐧𝐞𝐬𝐬 𝐢𝐬 𝐚 𝐛𝐮𝐭𝐭𝐞𝐫𝐟𝐥𝐲.|| 𝘩𝘪𝘥𝘥𝘭𝘦𝘴𝘵𝘰𝘯. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin