tu as quelque chose de spécial.

317 59 50
                                    


*Ve kurgunun heyecanlı olmaya başladığı bölüme hoş geldiniz..

4 Ocak/ Bordeleau Şehri/ FRANSA

"O adam kafayı seninle bozmuş, Adel." Jade, elinde tuttuğu oldukça şekerli gözüken çörekten bir ısırık aldı. Güneş çitlerimin arkasından çıkmak üzereydi ve sarı saçlarına eşlik eden pembe yanaklarının büyüsü beni dahi etkisi altına almışken, Elroy'un ona ne denli hayranlıkla baktığını tahmin edebiliyordum.

Omuz silktim. Ceketimin kollarını katlayarak, bana uzattığı çöreği itiştirdim ve bir daha teklif etmesine fırsat vermeden Alain'in yanına oturdum. "Ne olduğu umrumda değil, çocuklar. O kadından uzaklaşana dek intikam ateşiyle yanıp tutuşan birinden farksızım. Ayrıca bu masayı yeni aldım Jade, o yüzden çöreğinden akan yağlara dikkat et."

"Senin bu inişli çıkışlı ilişkin hayatlarımıza eğlence katıyor," Jac arkadaşının yüksek kalorili şeyleri saniyeler içerisinde tüketmesine adeta iğrenerek baktı. "O yüzden yakından takipçinizim."

Ciddi olup olmadığını anlamak için yüzümü buruşturarak olduğu tarafa göz attım. Ancak gerçekten ciddi gözüküyordu. "Aramızda inişli çıkışlı bir ilişki yok, Jac. Doğrusu, aramızda bir ilişki bile yok." Son cümlemi ise duyamayacakları bir sessizlikle fısıldadım havaya.

"Bu kasabadan gerçekten sıkılmadınız mı?" Alain'in yüzü asıktı. Dün gece eşcinsel olmakla alakalı söylediği şeyleri hatırlattığımız andan beri sadece somurtuyor ve çitlerin ardından yükselen güneşin çillerini okşayışına izin veriyordu.

"Ah, evet, sıkıldım. O yüzden işlerimin üzerinde durup seneye bu kasabadan kurtulmayı düşünüyorum. Siz neden denemiyorsunuz?" Muhattabının kim olduğunu göstermek amacıyla çilli çocuğa baktı. "Londra'da eşcinsel biriyle flört edebileceğine eminim."

"Ha, ha!" Alain'de atışmaya hazır gibi gözüküyordu ancak yıllardır boş olan yan evin bahçesinde bir hareketlilik sezince duraksadı ve evrenin ona aniden yolladığı mucizeye kocaman bir kahkaha attı. Çünkü yıllardır çalıştığı emlakçıda bu evi satmakla görevlendirilmişti ve alacağı komisyonun hayaliyle yanıp tutuşuyordu. "Baksana Jac, sanırım Londra'ya senden önce gideceğim."

"Bu eve en fazla üç milyon dolar verecek." Jac'in gözleri, gözüklerinin arkasında bir süre kıpırdandı.

Onların saçma atışmalarına aldırmadan gözlerimi devirdim. "Saçmalama, Alain. Burası sıradan bir ev değil. Patronun o evi benim böbreğimle aynı fiyata satacak ve biz akşam yemeğinde bunu kutlamak için hindi yiyeceğiz." Bacaklarımı saran kot, sıcak nedeniyle beni rahatsız etmeye başlamıştı. O yüzden üzerinde oturduğum sandalyeden kalkarak, kendime yeni komşularımızı izleyebilecek başka bir yer buldum. Alain ise gevezeliğine sonsuza dek devam edecek gibiydi.

"Senin değersiz böbreğinin para edeceğini sanmıyorum. Ayrıca, eve kimin taşındığını görmemiz lazım-" Cümlesi havada asılı kaldı. Çünkü az önce akordiyon bahçe kapısı sonuna dek aralanmış, yamuk gülümsemeli emlakçıyla beraber kasabanın gözde çifti haline gelen Esme ile Tom dışarıya adımlarını atmışlardı. Bir ara Esme'nin bakışları beni bulsada hiç durmadı ve alacağı paranın hayaliyle ağzı sulanan emlakçıyla ilgilenmeye devam etti.

"Siktir," dedim çabucak. Daha bu sabah, dizlerinde oturduğum adam sıcaklığımın geçmesini dahi beklemeden nişanlısının kollarına koşmuştu.

Jac kibirle gülümsedi, "Kasabalı s*rtük bir skor daha atladı." ve bir şişe şarap açmanın tam zamanı olduğunu söyleyerek eve girdi.

𝐡𝐚𝐩𝐩𝐢𝐧𝐞𝐬𝐬 𝐢𝐬 𝐚 𝐛𝐮𝐭𝐭𝐞𝐫𝐟𝐥𝐲.|| 𝘩𝘪𝘥𝘥𝘭𝘦𝘴𝘵𝘰𝘯. Where stories live. Discover now