vérités.

295 61 43
                                    

*bu oylar beni öldürecek..

Ve aşkın anlamını biliyorum,
Ve aşkın incittiğini de.
Ama ben hala aralıkta ilk tanıştığımız günü hatırlıyorum, bebeğim...

Seni zamanın sonuna kadar seveceğim.
Milyonlarca yıl beklerim.
Benim olduğunu hatırlayacağına söz ver.
//Lana Del Rey-Blue Jeans


14 ARALIK/ Bordeleau Şehri/FRANSA
Tom Hiddleston.

Tom Hiddleston, dizlerinin üzerine dirseklerini sertçe yasladı ve dağılmaktan bir hal olmuş saçlarını parmaklarının arasında topladı. Göğsü o kadar hızla inip kalkıyordu ki, birazdan bayılmamak adına kendini sakinleştirmesi gerekiyordu fakat bu, olduğu durum içerisinde neredeyse imkansız bir ihtimaldi.

O yüzden, üzerindeki gömleğin düğmelerinin teker teker yere sıçramasını sağlayacak şekilde çekiştirip, elinde tuttuğu şarap şişesinden uzunca bir yudumu boğazına gönderdi. Az önce, diğerleri evden ayrılır ayrılmaz tüm görkemiyle salonun ortasında duran masayı yerle bir etmiş, yakın arkadaşı Tyler'a bağırarak, Esme'i acilen bu evden çıkarması gerektiğini söylemişti ve şimdi yine, yapayalnızdı.

Hiddleston'ın gözleri, hemen karşısında duran beyaz duvarın üzerine sürüklenirken, kaşları bir yay misali yukarı gerildi ve yavaş yavaş kelebekleri öldürmek adına gelen o tanıdık canavarın silüetini gördü. Tırabzanların birinden daha ustalıkla kıvrılıyor, çıkıntıları olmasına rağmen duvarın üstünde kıvrılarak hedefi olarak seçtiği adama yaklaşıyordu. Fakat Tom, bu gece onun gelmesine izin vermeyecekti; elinde tuttuğu şarap şişesini kalan son gücüyle beyaz duvarın üzerine fırlattı ve kelebeklerin saniyeler içinde kırmızı kan lekelerine benzeyen şarapla bezenmesini sağladı.

Nasıl fark edememişti? Bu dünyada en değerli mücevhermiş gibi davrandığı kadının aslında aylardır gözlerinin önünde olduğunu nasıl anlayamamıştı?

Acı yeniden can buldu, nefesi kesildi, bacakları çoktan titremeye başladı. Ona göre, yapılacak tek bir şey vardı; Adeline'i aramak ve onunla yüzleşmek.

"Böyle ağlamaya devam edersen beynin burnundan akacak." Jac, neredeyse yarısı boşalmış peçete kutusundan bir tane daha çıkarıp bana uzatırken söyledi. "Hem gerçekler artık gün yüzüne çıktı, biraz mutlu olamaz mısın?"

Bir hıçkırık daha dudaklarımın arasından kaçtı ve Jade, Jac'in ikna kabiliyetinin sıfır olduğunu fark ettiği an konuşmamıza dahil oldu. "Eminim Tom doğru olanı yapacaktır, Adel." omuzlarımı buldu narin ve sıcak elleri.

"Ne değişecek ki?" Gözlerimi, gözyaşlarımla ıslanan kazağımın iç koluna sildim. "Bana nasıl nefretle baktığını gördünüz. Hem, gerçekleri öğrendikten sonra bana dönmesinin hiçbir anlamı yok."

"Doğru olan da bu," Alain'in sesi öfke doluydu. Bir ara yeniden oraya döneceğini, bana yaptıkları için Tom'u bir güzel benzeteceğini söylemişti fakat daha fazla ağlamamın kimseye yararı olmayacağını biliyordu. "İlk aşklar her zaman en can yakıcı olanlardır, Adel. Çünkü kalbini deli gibi attıran bir şeyin zamanla nasıl acı verici olduğunu anlamazsın."

Sanırım şu ana kadar en doğru yorumu yapan Alain'di. Tom ile ben, aşkın o güzel cıvıl cıvıl renklerini kaybettiği, yerini ise karanlık bir kuyuda güneşi görmek adına çırpınmaya bıraktığı zamanlardaydık. Şimdilik önümüzde onlarca seçenek vardı fakat ikimizin de bunları değerlendirebilmek adına yeterli güce sahip olmadığına emindim. Ben artık böylesine canımı yakan, hayallerimi yerle bir eden aşkı istemiyor, bir gün o güzel kelebeklerin aciz tenime konacağına inanmıyordum. İlk aşkımdan öylece vazgeçmek zorundaydım.

𝐡𝐚𝐩𝐩𝐢𝐧𝐞𝐬𝐬 𝐢𝐬 𝐚 𝐛𝐮𝐭𝐭𝐞𝐫𝐟𝐥𝐲.|| 𝘩𝘪𝘥𝘥𝘭𝘦𝘴𝘵𝘰𝘯. Where stories live. Discover now