ouvre les yeux.

306 65 57
                                    

*Bu kurguya düzenli oy veren, yorumlarıyla beni motive eden insanları o kadar çok seviyorum ki.. O yüzden hiç bekletmeden bölümler yazacağıma emin olabilirsiniz..

10 OCAK/ Bordeleau Şehri/FRANSA
Tom Hiddleston.

Tom Hiddleston gerginleşen sırtının düzelmesi adına ceketini iyice kavradı ve yanında duran insanlara aldırmadan gecenin karanlığına karışan siyah arabasından indi. Yüzü de aynı Bordeleau'da hakim olan karlı hava kadar soğuktu.

"Adeline Bonnivard." dedi, hem en yakın dostu hem de onun şirketi için haberler uçuran Tyler Davies. Bir yandan da, az ileride bulunan ve kapatılmasının üzerinden neredeyse yarım saat geçmesine rağmen ışıkları yanan kafeyi işaret ediyordu.

Tom, buğulanmış camların arkasında gülücükler saçarak etrafındaki insanlara bir şeyler anlatan kızı dikkatle süzdü. Daha o dakika, taşlaşmış kalbinin hareketlenmeye başladığını hissetmiş ve bir gülümsemeyle bunu başarabilen kadına daha dikkatli bakmak istemişti. Fakat yanında duran arkadaşı Tyler, adamın kolunu sıkı sıkıya tutmuştu aniden.

"Bunun doğru olmadığını sen de biliyorsun, Tom. O kız Fleur olsun veya olmasın, insanların hayatını mahvedemezsin. Hem," hala karşı kafeyi izleyen arkadaşının dikkatini çekebilmek adına önüne geçti ve aralarındaki inanılmaz boy farkını yok saymaya çalıştı. "Hem burada tuttuğumuz kız, Sophia, Fleur'u bulduğunu söylüyor. Tam da tahmin ettiğimiz gibi biriymiş."

"Nasıl yani?" Tom sinirlerinin gerildiğini hissetti fakat arkadaşının buna nasıl tepki vereceğini bildiği için aceleyle soğuk havada onu sakinleştirebilecek bir şeyler aradı. Ve o an yine gözleri, kafeden çıkan Adeline'ın paltosuna sarılmış cılız bedenini buldu. Yoğunlaşan kar yağışından korunmak adına kafenin tentesinin altına saklanmış, minik parmaklarıyla tuttuğu paltosuna iyice gömülmüştü ve bu mesafeden bile seçilebilen gülümsesi adeta karanlık havayı aydınlatmıştı.

"Bilirsin," Tyler, hareketsiz duran arkadaşını kızın görüş mesafesinden çekti. "Seninle mektuplaştığı sırada şehirden bir sevgilisi varmış fakat Sophia bunun için pişman olduğunu söyledi."

Tom'un yüz ifadesi anında değişti. "Beni aldatıyor muymuş?" diye sordu sonunda, Adeline sokağın sonuna doğru arkadaşlarıyla yavaş adımlar eşliğinde yürürken. Kız izlendiğini anlamış gibi arkasına döndüysede, Tom ile Tyler'ın olduğu tarafa hiç bakmamıştı.

"Seni değil, buradaki sevgilisini seninle aldatıyormuş." Cebinden sigara paketini çıkarıp önce kendi dudaklarının arasına bir tane yerleştirdi, ardından da bir put misali duran arkadaşına uzattı ancak onun hareket etmeyeceğini biliyordu. Hayal kırıklığıyla, sigara paketini yeniden iç cebine sıkıştırdı. "Bunları onunla konuşursun. Peki şu kız, yani Adeline ne olacak?"

Tom, otuz altı senelik hayatında ilk kez bu kadar zor durumda kalmış hissediyordu. Kalbinin Fleur için attığına emindi, evet, ama bir yerlerde Adeline'ın gülüşünün ona neden bu denli iyi hissettirdiğini çözemiyordu. O kızda tarifi olmayan bir şeyler vardı ve bunu çözmeden, buradan ayrılmayacaktı. "Sen onun etrafında ol, Tyler. Gerekirse arkadaşlarıyla tanış, onunla arkadaş ol ama sakın ağzından bir şey kaçırayım deme. En azından ben sorunları çözene kadar."

Tyler arkadaşının 'sorun' olarak nitelendirdiği, aslında büyük bir olay olan o problem aklına gelince bir süre tüylerinin diken diken olmasını engelleyemedi. Çünkü arkadaşının önceden Adeline'ı tanıdığı ve hayatını değiştirecek bir olayda rol oynadığını biliyordu.

Kızın bu şehire sürüklenmesini sağlayacak bir olayda.

❀ ❀ ❀ ❀

𝐡𝐚𝐩𝐩𝐢𝐧𝐞𝐬𝐬 𝐢𝐬 𝐚 𝐛𝐮𝐭𝐭𝐞𝐫𝐟𝐥𝐲.|| 𝘩𝘪𝘥𝘥𝘭𝘦𝘴𝘵𝘰𝘯. Where stories live. Discover now