10.03.2019, Alev Yaltır.

20.8K 1K 247
                                    

Beyler ve Beybiler!

Oy vermeyi ve bol bol yorum yapmayı unutmayınız. Güzel okumalar dilerim^^

İntizar, Nazar Boncuğum.

Bir gün annenden emdiğin sütle şekillenen göğsüne yabancı bir kıvılcım düşerse büyüttüğün yangın annenin ayağının altındaki cennetini cehennem eder.

Öyle bir yangın ki, ne o cennet seni kabullenmekten vazgeçer ne de cehennem yanmaktan.

Benim göğsümde bir yangın vardı; dumanı gölgemizi boğan, sıcaklığı ikimizi terleten fakat yanığı hep kirli gördüğü ellerinde kalan.

Alev bendim ama ateş oydu.

Yakan...

Hep oydu.

Arslan...

Arslan Ateşbar.

Haram olmuş ne kadar zamanım varsa bana helâl kılıp kendine zehir zıkkım eden Arslan.

Kendimi ona layık göremediğimden ona dokunmaya kıyamazken kirli dediği elleriyle bana dokunamayan Arslan.

Kalbimdeki tahtı boş bırakan hükümdar.

Göğsümde onun için taşıdığım hislerle beslediğim  ne kadar tebaası varsa sırt dönmüş, boynunu kırmıştı. Ah, Arslan.... Ah Arslan, diyordu saçlarımı onun için ateşe verdiğim gecelerin hakkı. Kabuğun bendeyken kanamaya razı olmak neden?

Ona çürüttüğüm içim sızlarken, uğruna ateşe verdiğim kızıl saçlarımı sırtıma attım. Kül rengi kanepede oturmuş şöminedeki ateşi izleyen sûreti benim cennetimken o cenneti cehenneme çevirdiğini an be an izliyordum. Kalbinin kırıkları yüzünün kırışıklıklarına dökülmüştü. Bir kaşları vardı... Yol aldığı içimde ne kadar kavis çizdiyse ona yansımıştı.

Onu izlemenin ağırlığı kaburgalarımı etime batırdı. İnce bir sızıyla gözlerimi ondan çekerek masaya yasladığım kollarımı kendime çektim.

Ferimah ve Çakır'ın geldiği andan itibaren yenen yemeklere eşlik eden bir sükûnet vardı. Çakır gitmişti ama o çöken sessizlik hâlâ net olarak bozulmuş değildi.

Şimdiyse saat gecenin on ikisine geliyordu. Ferimah'ı sıkıştırmalarımızdan dolayı odasına çıkmıştı. Fırat ve Belen de evlerine dağılmışlardı. Bir ben kalmıştım bu eve yabancı bir de Arslan...

Bilirdim, her ne kadar iç içe de olsa Arslan kendini yabancı hissederdi.

Aitsizlik hissini anlayan Lerzan abla olmuş olmalıydı ki Arslan'ın bu gece burada kalmasını istemişti. Her ne kadar itiraz etsem de beni de göndermeyerek ikna etmişti.

"Duyduğuma göre Arslan'ın yokluğunda kışlayı sirke çevirmişsiniz oğlum."

Güner amca gözlüğünü çıkarıp koltuğun kenarına bırakırken Feza'ya bakıyordu.

Arslan bu duyduğuyla kaşlarını çatarken Feza yine topa girdiğini fark ederek derin bir nefes verdi. "Ne alakası var baba ya? Hem... Kim çok düşünüyorsa çıkar gelir, başına geçer."

Sonra doğru imayla konuşması Arslan'ın bir an duraksamasına neden oldu. Ardından elindeki kupayı yanındaki sehpaya bırakıp gözlerinin elasını ortaya çıkaran hardal sarısı gömleğinin manşetini düzeltti.

"İcraate geçmediğim düşünmediğim anlamına gelmez," dedi yavaşça. Normalde göz temasının kesilmesinden hoşlanmayan Arslan, şimdi hiçbirinin gözlerinin içine bakmıyordu.

DEHARİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin