31

24 6 0
                                    

Melissa eskiden bir yerlerde zamanın göreceli olduğunu okuduğunu hatırlıyordu. Bir saniye bazen asırlar kadar uzun gelirken, bazen de saatler göz açıp kapayıncaya kadar geçip giderdi. Kendi de deneyimlemişti bunu sayısız kez. Ama bu, insanların dünyasına ait, geçmişte kalmış bir öğretiydi. Şimdiyse zamanın sınırsız olduğunu keşfediyordu Melissa. Saniyeler mitoz bölünerek saliselere ayrışıyordu Sınır'da. Birbirlerinin üstüne eklenip bir zincir gibi uzuyor, her an tekrar ve tekrar yenilerini doğuruyordu.

Ne kadar süredir yatakta olduğunu söyleyemezdi. Ya da bu odaya ne zaman geldiğini... Üzerindeki ipek elbiseyi ne zaman giydiğini... Tüm hayatını bir deri gibi üzerinden atıp bambaşka bir gerçekliğe adım atalı ne kadar olmuştu? Ne zamandı Aslan'la karşı karşıya kaldığı o son an? Ne zaman yıkılmıştı tüm dünya başına, ne zaman kurulmuştu yeni kaleler? Bir saat mi geçmişti yoksa bir ömür mü?

Kum saatini gözler gibi izliyordu tepesindeki tavanı. Ateş damarlar boyunca ilerliyor, dallara bölünüyor, kıvrılıyor, bükülüyor, sanki ona özel bir gösteri sergiliyordu. Tepesinde dans eden yıldızlarla hipnoz olsa, yaptıklarını unutsa, ona yapılanları unutsa... Aslan'ı silse anılarından, bir daha hiç düşünmese... Beceremiyordu Melissa. Zamanın akmadığı bir düzlemde aynı ana takılı kalmış, kendi cehennemine saplanmıştı. Sonsuz kez Flame'e gidecek, tekrar tekrar Aslan'la yüzleşecek, onun gözlerindeki ihaneti görecekti. Pişmanlığı vicdanıyla bir olmuş öfkesine kafa tutuyordu. Üstelik haklı ya da haksız olmanın hiçbir önemi kalmamışken...

Kendini kaybetmişti Melissa. Arkadaşı sandıklarını, Aslan'ı, amacını... Bir zamanlar elinden tutan, yanında duran, ona devam etme gücü veren ne vardıysa Flame'le birlikte kül olmuştu. On Üçlerden kalan flüt de dahil... Kargaşa sırasında elinden düşen silah Şeytan onu kucaklayıp Sınır'a getirdiğinde geride kalmıştı. Çırılçıplaktı Melissa. Yönsüz, yolsuz, yurtsuz... Bir sonraki adımı bile atacak gücü yokken bir gelecek hayal etmesi de anlamsızdı zaten.

Yaşadığı duyguya en iyi teslimiyet denirdi muhtemelen. Kaderin dalgalarına kapılmış sürüklenirken tutunacak bir dal aramıyordu bile. Köşe bucak kaçtığı karanlığın tam koynunda, belki de en başından beri olması gereken tek yerdeydi. Dağda geçirdiği her an Şeytan'ın ona Sınır'a ait olduğunu söylerken ne kastettiğini daha iyi anlamasını sağlıyordu. Etrafındaki her şeyin yaşadığını, ona tepki verdiğini, hatta onunla hareket ettiğini kabullenmesi kolay olmamıştı elbette. Ama bıraktığı iz inkâr edilemezdi. Attığı her adımı izliyordu ateş. Dağın bir parçasıydı taşıdığı güç. Koynuna dönmüş kayıp bir elmas gibi kutluyordu Sınır onun varlığını.

Melissa istenmeyen, korkulan, kaçılan bir yaratık olmaya öyle alışmıştı ki, başta sahte bir sevgiyle Şeytan'ın onu kandırmaya çalıştığını düşünmüştü. Ama hayır, önünde eğilen her bir iblis için tapılası bir tanrıçaydı o. Karanlığı ilk kez takdir görüyordu bu yaratıkların arasında. Daha önce hiç tatmadığı bir destekti Melissa'nın Sınır'da bulduğu. Bu ateşten topraklarda korunan, gözetilen, üzerine titrenilen oydu. Kendine bile itiraf edemese de sonunda güvende olduğunu biliyordu Melissa. Ve daha fenası, baktığı her köşede yüzüne çarpan heyecanı kendi ruhunda da hissediyordu. Çok uzun zaman aradığı, ama bir türlü bulamadığı evdi Sınır. Gücü her an yağmurlarla besleniyor, ateşi şelalelere dönüyordu bu paralel evrende. Ne dünyadaki açlık ne de Kabuk'taki gibi bir acı vardı bedeninde. Olduğu gibiydi. Olması gerektiği gibi... Olacağı gibi...

Tüm bunların kalbindeki boşluğu bir nebze bile doldurmuyor olması ne acıydı. Etrafını kuşatmış ilgiye rağmen yapayalnız, kimsesiz, çaresiz hissetmekten nefret ediyordu Melissa. Varlığını bu hayattan silmek isteyenleri o da kalbinden silip atabilseydi tek seferde. Yeni gerçekliğini kabullenebilse, gücüne tutunabilse, intikamdan beslense... Ona ihanet etmeyen, yok olmasını istemeyen bir ailesi iki de dostu kalmıştı geriye yalnızca. Tüm sırlar açığa çıktığında o bir avuç sevgiyi de kaybetmeyeceğine emin olsa hemen onların yanına koşar, tüm dünya üzerine çullanmadan kalan tüm zamanını sevdikleriyle geçirirdi Melissa. Ama hakikatle yüzleşmeye cesareti yoktu. Ailesine gerçekte olduğu kişiyi gösteremez, arkadaşlarına bir canavara dönüştüğünü itiraf edemez, son kalan parçasını da kendi elleriyle yok edemezdi.

CEHENNEM EKSPRES - SİRKजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें