14

75 15 0
                                    

Melissa o gün bilmem kaçıncı kez aynı soruyu soruyordu kendine. Nasıl? Nasıl yine kendini bu istasyonda bulmuştu? Nasıl hayır diyememişti arkadaşlarına? Nasıl olmuştu da Aslan da dahil olmuştu bu kutlama saçmalığına? Yok olmanın eşiğinde bir dünyanın tüm yükünü omuzlarında taşıyordu Melissa. Kopacak kıyamet boğazında kalıcı bir yumru olmuştu. O sabah yaşadığı korku, karşısına çıkan gizemli adamlar, hala kulaklarında çınlayan sözler... Bunları bir an olsun unutabilse bu kez Aslan'ın başına gelenler sıkıştırıyordu göğsünü. Ve tüm bu kaosu görmezden gelip arkadaşlarıyla Cehennem Ekspres'e mi binecekti sahiden?

Nasıl? Nasıl? Nasıl?

"İtiraf ediyorum bu kadarını beklemiyordum!" dedi Selin ilgiyle. "Bu adamlar gördüğüm herkesten daha iyi. Böyle bir hayal gücü yok!"

Garın yeni halini inceleyen Deniz Melissa'nın diğer yanında hayranlıkla iç çekmişti. "Her defasında değişiyor. Her defasında... daha da güzel oluyor. İnanılmaz!" Daha tek damla içki içmediği halde şimdiden sersemlemiş görünüyordu.

Etraflarını sarmış illüzyonun ardındaki büyüyü iliklerinde hissetse de arkadaşlarına hak vermek zorundaydı Melissa. Kesinlikle etkileyiciydi gördükleri. Yaklaşan baharı kutluyordu sanki Cehennem. Garın yüksek tavanına kadar uzanan muz ağaçları, aralarına serpiştirilmiş dev çiçekler, rengarenk desenli taç yapraklar, daldan dala konan kelebek kanatlı akrobatlar... Kızların her zıplayışlarında havaya saçtıkları tozlar her defasında farklı bir renkte başlarından aşağı dökülüyordu. Cehennem yolcularının kolları havadaydı bu gizemli toz bulutuna dokunabilmek için, ama üzerlerine değdiği an yok oluyordu sis.

"Vay..." dedi büyülenmiş bir şekilde boş avucunun içine bakan Deniz.

Sahiden de büyülenmişti muhtemelen. Lanet olsun! Melissa bu çukura kendi elleriyle arkadaşlarını getirmiş olmaktan kesinlikle mutlu değildi. Şuursuz bir genç kız olduğu zamanlarda da yeterince tedirgin ediciydi bu esrarengiz dünya. Oysa şimdi, etrafında delice eğlenen insanların inandıkları yalanın her kıvrımını bilirken... Melissa, Deniz ve Selin için endişelenmekten alıkoyamıyordu kendini. Onları koruyamayacağı tek bir iblis yoktu bu garda ya da parkta. Yine de...

Dikkatle etrafı inceleyerek keman sesine doğru ilerledi Melissa. Peri kostümlü kızlar ve oğlanlar salonun dört bir yanına dağılmış, eşsiz bir şarkı çalıyorlardı. Bir an onların iblis olup olmadığını merak etti Melissa, fakat yaklaştıkça bunun melezlerin göz boyama büyülerinden biri olduğunu anladı. Afsunlu müzik insanların Hindistan cevizi kabuklarından içtikleri esrarengiz içki kadar sarhoş ediciydi. Her nota gıdıklayarak geçiyordu Melissa'nın teninden. Ne var ki bu koca garda kulaklarına dokunup da güldüremediği tek ruh onunkiydi.

Her an bir köşeden beklenmedik bir saldırıya uğrayacak gibi tetikteydi Melissa. Tüm bu büyülü çiçekler, parlak renkler, eşsiz kokular ona Sınır'daki lanetli ormanda yaptığı yolculuğu hatırlatmıştı. Aşırı güzeldi hepsi ve korkutucu derecede sahte... Anıların aklına getirdiği yüzleri gölgelerin arasında aradı Melissa istemsizce. Şeytan buraya gelmeye cesaret eder miydi? Ya da iblisleri bir yol bulabilir miydi dünyaya geçmek için? Çember'de yarattığı kaosu duyan düşman melezler ya da ondan kurtulmak isteyen melekler de saldırmaya yeltenebilirdi pek ala.

Ama itiraf etmek gerekirse, Melissa'yı gerçekte kaygılandıran bunlardan hiçbiri değildi. O sabah, o ışığı gördüğünden beri değil... Artık tek bir şey düşünüyordu Melissa. Aslan'a gerçeği anlatamamış, gün boyu arkadaşlarının yanında üniversiteli bir kız gibi davranmış, ama aynı sesi tekrar tekrar duymaya devam etmişti.

Zamanı geldi...

O an bir kez daha kulaklarında yankılanan kelimelerle titredi. Onunla konuşan adamın yüzü bir dövme gibi kazınmıştı zihnine, gittiği her yere beraberinde geliyordu. Ama sadece bir elçiydi bugün karşısına çıkanlar, duyması gereken mesajı ona ileten aracılardı. Ses adama ait bile değildi. Bunu ancak ışığa baktığı anda anlamıştı Melissa. Gerçek gücü o an hissetmişti. Nasıl da büyük bir korkuydu yaşadığı... ve aynı zamanda ne kuvvetli bir heyecan... O sese, o pırıltının ortasına dönmek için karıncalanıyordu şimdi tüm uzuvları. Oysa o an canını kurtarmak için kaçmaktan başka bir şey yapamamıştı.

CEHENNEM EKSPRES - SİRKWhere stories live. Discover now