10

134 18 32
                                    

Aslan kolonlardan birine yaslanmış, tüm hayatı boyunca kaçıncı kez bir havalimanına geldiğini düşünüyordu. Bir elin parmaklarını geçmezdi muhtemelen. Dünyanın en uzak köşesi dudaklarından dökülen büyülü bir sözcük kadar yakınken birinin neden uçaklara ihtiyacı olurdu ki zaten? Oysa o akşam ikinci kez Melissa için metal bir tenekenin içinde gökyüzünü arşınlamıştı. Üstelik kendi elleriyle kızı tehlikenin içine doğru götürdüğünü bile bile... Malikanenin korunaklı duvarlarından gerçek hayata karışma zamanı gelmişti sonunda.

Bunu düşünür düşünmez Korunaklı mı? diye itiraz etti Aslan içinden sinirle. Önceki gün yaşanan katliamdan sonra hala dünyada güvenli bir yer kaldığını düşünmek ne aptalcaydı. Aynı anda Melissa omzunun üstünden dönüp ona baktığından karamsarlığını kendine saklayıp gülümsemişti yine de. Ailesinin karşısına yalnız çıkmak istediği için bandın önünde bir başına valizini bekliyordu şimdi Melissa. "Burada ayrılalım," demişti gümrükten geçer geçmez. Zaten aralarına soktuğu dikenlerle yol boyunca delik deşik etmişti Aslan'ı. Bu ayrılıksa aylardır birbirlerine anlattıkları masalın sona ermek zorunda olduğunu kanıtlıyordu.

Belki de ona kızmakta haklıydı Melissa. Belki de tüm o süre boyunca onu meleklerin arasında saklayarak zaman kazanmak istemişti Aslan. Kendini her şeyin düzeldiğine inandırdığı büyülü bir dünya yaratmıştı ormanın ortasında. Gölün dingin güzelliği, yüzyıllık ağaçlarla çevrili malikane, gece yıldızları izledikleri balkon, birlikte uyudukları yatak... Ne de kolaydı birinin kendini bir ahmak yerine koyması. Oysa Cehennem'e döndükleri ilk gün inşa ettiği sözde duvarların üzerindeki çatlakları fark etmişti Aslan. Şu an o çatlaklar kırık dökük bir moloz yığınıydı ve altında kalan yine kendisi olmuştu.

Melissa sonunda valizini aldığında elini kaldırıp ona doğru salladı. Aslan acele etmeden peşinden ilerlese de bir daha arkasına dönüp bakmamıştı kız. Ellerinde çiçekler ve oyuncaklarla onu karşılayan ailesi ve arkadaşlarından başka bir şey görmüyor olmalıydı artık gözleri. Sevdiklerine doğru koşarken küçük bir çocuktan farksızdı. Hiçbir yerde bulamadığı huzuru ve güveni annesinin kollarında bulacaktı sanki. Tüm evren onun peşindeydi. Karanlık her gün ruhunu biraz daha ele geçiriyordu. Yine de... Deniz ve Selin bağıra çağıra şarkı söylemeye başladığında çocuksu bir neşeyle kahkaha atmıştı Melissa.

Hiçbir şey diyemeden, yapamadan, olduğu yerden sessizce karşısındaki manzarayı izledi Aslan. Bir başkası abarttığını söyleyebilirdi, oysa o attığı her adımda Melissa'nın ondan geri dönülmez bir şekilde uzaklaştığını hissedebiliyordu. Aralarına girecek mesafenin onun melez dünyasında bir önemi olmayabilirdi. Birbirlerine duydukları aşkın azaldığını falan da düşünmüyordu elbette. Sadece...

Farklı patikalar uzanıyordu sanki ikisinin önünde. Kıyamet koptuğunda o son muharebede bir kez daha elleri buluşana dek kendi cephelerinde vereceklerdi savaşlarını. En azından Melissa böyle olmasını istediğini açıkça belli etmişti. Kimsenin, Aslan'ın dahi ona yardım edemeyeceğine öyle emindi ki... Düşe kalka, çamura bata çıka, yapayalnız kendi bildiği yoldan ilerlemek istiyordu. Ve bu durum, Aslan'a kendi çözümlerini üretmekten, yeni yollar aramaktan başka şans bırakmamıştı.

Sıkıntıyla nefes verip ellerini cebine soktu ve sabah ayazına adım attı Aslan. Melissa ailesiyle otoparkın içinde kaybolduğunda o da sırada bekleyen ilk taksiye binmişti. Evinin adresini söylerken de yola çıktıklarında da gözleri pencerenin ötesinde uyanmaya yüz tutmuş gökyüzündeydi. Gün doğumunun sıcak pembeliği her an biraz daha karanlığın içine yayılıyor, güneş yağmur bulutlarının arasından ağır ağır yükseliyordu.

Uykusuzluk bedenini insanlar gibi etkilemiyor olabilirdi, ama düşünüp durmaktan şakaklarında kronikleşmiş olan ağrı şu an her zamankinden daha çok canını yakıyordu Aslan'ın. Başını yastığa koyup tüm bir günü odasında karanlıkta geçirdiğini hayal etti. Bu imkânsız rüya Davut'un görüntüsü gözleri önünde belirene kadar tutunabilmişti zihnine. Rahatlamak onun hayatında hiçbir zaman bir seçenek değildi zaten. Yosef'in malikanede ayak üstü kulağına fısıldadığı komutlara itaat edip amcasını ziyarete gitmesi gerekiyordu tam da böyle bir günde. Yaşanan olayları bahane edip bu kaçınılmaz karşılaşmayı erteleyebilirdi elbette. Ama Melissa'yla yaptıkları can sıkıcı konuşmadan bu yana bambaşka fikirler uçuşuyordu Aslan'ın kafasında.

CEHENNEM EKSPRES - SİRKWhere stories live. Discover now