21

56 11 0
                                    

İlk kez bir ışıkla bölünüyordu Aslan'ın kâbusları. Her gözünü kapadığında dünyayı kuşatan kara, kızıl bulutların arasından güneş doğmuştu bugün. Rüya gördüğüne emin olduğu halde vücudunun ısındığını hissedebiliyordu. Karşısındaki ışıktan perdeye bakarken lanetin kırıldığını düşündü bir an için. Belki de bir geceliğine karabasanların yerini güzel düşler almıştı. Fakat sonra, diğer her şey gibi ışığın da canını yaktığını fark etti. Tenine değen huzmeler bir zehir gibi dokunduğu yeri kavuruyordu. Hayır bu bir düş değil, bir aldatmacaydı. Öncekilerden de kötü bir kâbusun içine düşmüştü Aslan. Her zamankinden daha gerçekti, daha can yakıcıydı. Kaçmak istedi. Gitmek, uzaklaşmak, ne kadar korkunç olursa olsun karanlığa dönmek...

Hareket edemiyordu. Avucunun içini dolduran ağırlık onu kendine bağlamıştı sanki. Parmakları arasındaki bıçak tek sahibiydi. Hücrelerini ele geçirmiş, sinirlerini zapt etmiş, damarlarını kendi sıcaklığıyla doldurmuştu. Ve Aslan'ın bedenine devam etmesini emrediyordu o an. Neye devam etmesi gerektiğini sorgulamadı Aslan. Vücudunun geri kalanı gibi elleri de onun kontrolünde değildi. Işığın yakıcı gücü her saniye biraz daha artıyor, bıçak ısrarla başladığı işi bitirmesini fısıldıyordu.

Yanmak Aslan için hiçbir zaman sorun olmamıştı. Ateş onun en büyük ortağı, yaşamının ana kaynağıydı. Şimdiyse kavrularak yok olacağını hissediyordu. Işık başkaydı. Bu sıcaklık başkaydı. Derisi tamamen su toplamıştı. Nasıl bir işkenceydi bu? Daha ne kadar korkunçlaşacaktı kâbusları? Kimse konuşmadığı halde cevabı tüm bedeninde duydu Aslan. Sadece teslim olması gerekiyordu. Kendini bırakması, devam etmesi, işi bitirmesi... Sonra tüm bu işkence bitecek, huzur gelecekti.

Ve böylece Aslan sesi dinledi, sese teslim oldu, sesle bir oldu. Parmakları arasındaki bıçaktı onunla konuşan. Bu kabustaki tek tanrı oydu ve Aslan'a kesmesini emretti. Eli kayarken zorlanmamıştı bile. Işıktan kör olmuş gözleri görmese de parmaklarına bulaşan sıcak ıslaklığın ne olduğunu biliyordu. Kimdi canına kıydığı? Önemi yoktu. Sadece bir kâbus diye hatırlattı kendine. Ondan isteneni yapmıştı, önemli olan tek şey buydu. Uyanmalıydı artık. Ama...

Parmakları durduğunda karşısındaki ışıktan perde titredi ve sonra milyonlarca parçaya bölünüp bir yağmur gibi üstüne yağdı. Şimdi Aslan'ın gördüğü tek renk kırmızıydı. Tenini didikleyen ısı yok olmuş, karanlık yeniden tüm dünyayı sarmıştı. O an ilk kez sesler duydu Aslan. Zihninin içinde susmak bilmeyen fısıltıdan farklıydı bu. Gördüğü kabusa yakışır cinsten korkunç çığlıklardı kulaklarına ulaşan. Bir kez daha teni kavruluyordu şimdi. Üstelik bu kez buz gibiydi ateş. Işık elini kolunu bağlamıştı.

O an ona güç veren tek şeye tutunmaya çalıştı Aslan ve elindeki bıçağı daha da sıktı. Ama o ne kadar direnirse o kadar hızlı kayıyordu metal parmakları arasından. Ve sonunda tamamen düşmüş, Aslan'ı bambaşka bir dünyanın ortasında tek başına bırakmıştı. Kâbusun sona erdiğine şüphe yoktu. Fakat bir karabasanın yerini bir başkası almıştı şimdi. Nerede olduğunu anlamak için gözlerini kırpıştırdı Aslan. Dışarıdaydı, malikanenin bahçesinde, dizine kadar gölün içinde. Onlarca meleğin üzerine hücum ettiğini görmesiyle suyun içine kapaklanması aynı anda olmuştu.

Bir an sonra boğuluyordu. Attığı çığlıklar yüzünden boğazına kaçan sulardan değil, hayır. Melekler onu anında ayakları üstüne kaldırıp kıyıya çekmişlerdi. Aslan'ı nefessiz bırakan boynuna dolanmış ışıktan halattı. Bileklerini, kollarını, bacaklarını saran ipler bedenine öyle şiddetli bir acı veriyordu ki değil yürümek düz durması bile imkansızdı Aslan'ın. Ama bu meleklerin umurunda olmasa gerek bahçe boyunca onu sürüklemeye devam etmişlerdi.

"Zindana!" diye bağırdığını duydu Aslan tanıdık bir sesin. Bedenine saplanan iğnelere rağmen başını çevirdiğinde meleklerin liderini görmüştü. Gölün içindeydi Gloria. Kollarında kanlar içinde küçük bir kız çocuğu tutuyordu. Ve hemen yanında... Melissa! diye bağırmak istedi Aslan. Rüyanın bir parçası olamayacak kadar gerçekti kızın yüzü. Göz yaşlarıyla kaplanmıştı yanakları, elleri Gloria'nın taşıdığı kızın üzerindeydi. Melissa'nın parmaklarına dolanmış sarı bukleler kıpkırmızıydı şimdi. O an kalbinin atmayı kestiğini fark etti Aslan.

CEHENNEM EKSPRES - SİRKWhere stories live. Discover now