38

31 7 0
                                    

Aslan ayakta durmakta her an daha çok zorlanıyordu. Bir sarsıntı değildi artık hissettikleri, dağ adeta onları üzerinden silkmek için sağa sola savruluyordu. Sıcaklık onun için bile can acıtıcıydı bu noktadan sonra. Şeytan'ı zapt eden ışık bir hastalık gibi Sınır'a da yayılıyor, üzerinde ne varsa zehirliyordu. Ömürleri boyunca melezleri besleyen karanlık enerji bozulmuştu ve kendiyle birlikte onları da öldürmeye çalışıyordu şimdi.

Her saldırı bir öncekinden daha zordu bu yüzden. Aslan ateşine her uzandığında onunla bir kavgaya tutuşuyordu ejder. Hala onun bir parçası olsa da gücünü kullanmak Aslan'ın canını giderek daha çok yakıyordu. Diğer melezlerin de ondan iyi durumda olmadığının farkındaydı. Yağdırdığı emirlerle onları ayakta tutmaya çalışsa da bazıları çoktan hayatını kaybetmişti. Kalanlarsa ciddi derecede yaralı, dur duraksız savaşmaktan yorgun ve umutsuzdu. Yosef bir lider gibi ipe getiriyordu pes edecek kim varsa. Yaşından beklenmeyecek bir dirayetle en önde, tüm düşmanlarının karşısındaydı. Ama onun bile dağ yıkıldığında yapacak fazla bir şeyi olmayacaktı.

Hadi Melissa... diye geçirdi Aslan içinden korkuyla. Dikkatini sadece bir an için ayrılabildi onu delik deşik etmek isteyen düşmanlarından. Bulutlu bir gecenin ortasında bir yıldız görmeyi umar gibi baktı kıza. Daha da sıkışmıştı kalbi o an. Melissa titriyordu. Gözleri kapanmış, büyük ihtimalle bilincini kaybetmişti. Belli belirsiz bir ışık süzülüyordu teninden. İçinde yanan bir ateş vardı sanki, kurtulup dışarı çıkmak için ona baskı yapıyordu. Maria'nın durmadan mırıldandığı sözlerle bir bağlantısı olmalıydı bunun, çünkü kadın konuştukça giderek şiddetleniyordu Melissa'nın pırıltısı. Aynı anda bedeni böyle sarsılmıyor olsa cehennemin ortasına düşmüş bir melek gibi görünürdü. Oysa Aslan sınırlarını fazlasıyla zorlayan bir kız görüyordu sadece.

O sırada boynuna geçmeye çalışan dişten son anda kurtuldu ve iblisin başını bulduğu ilk kaya parçasıyla ezdi. Hemen bir diğeri gelmişti üzerine. Sağlam koluyla indirdi Aslan yumruğunu. Ateşi hem vurduğu yaratığı hem de kendini yakmıştı. Acıdan gözüne dolan yaşları geri bastırıp sonraki hedefine geçti. Ve sonra diğerine, diğerine, diğerine... Mücadele etmesi gereken düşmanlarının sayısı asla azalmıyor, melezlerse giderek güçlerini kaybediyorlardı.

"Hadi!" dedi Aslan dişleri arasından. Melissa'ya değildi bu kez çağrısı. Şeytan'ı tutsak etmek için On Üçleri yaratan o ulu Tanrı elbette onları terk etmeyecekti buraya kadar gelmişken. "Hadi!" diye haykırdı alevler kolunu kaplarken. Bağırmaktan boğazı acıyor, hem kendi hem de diğerleri için yine de susmuyordu. Yer bir anda iki ayağının ortasında kırıldığında eline geçirdiği iblisin başını henüz koparmıştı. Dengesini sağlayamayınca tuttuğu kelleyle birlikte yere kapaklandı. Ana kırık hızla dallara ayrılıyordu. Her krater onları yutmak için kaynayan lavlarla doluydu.

Uzakta bir melezin acı dolu haykırışını işitti Aslan. Ona hemen bir başkası katıldı. Tüm Çember cambaz olmuş oradan oraya sıçrıyordu şimdi. Dağ parçalanırken sırf melezler değil, iblisler de alevlerin kurbanı oluyordu. Ama pek çoğu akılsız varlıklardı. Boşluklara düşüp cayır cayır yananları gördükleri halde yine de aynı şiddetle saldırmaya devam ediyorlardı. İç güdüleriyle, tutsak efendilerine ulaşma arzusuyla yaptıklarının mantıklı bir yanı yoktu. Oysa melezler zekalarını çalıştırıp onları kurtaracak bir çözüm bulmazlarsa bu dağın altında yok olup gideceklerdi.

Düştüğü yerden kalkıp henüz açılmış yeni bir yarıktan zıplayarak kurtuldu Aslan. "Çemberi daraltın!" diye bağırıyordu Yosef. Diğer melezler gibi Aslan da bu komuta uydu dağ izin verdiğince. Melissa ve Maria çatlamamış son kaya parçasının üzerinde oturuyordu; ama bunun fazla uzun sürmeyeceğinin farkındaydı Aslan. Lavlar onları da yutmadan ne kadar zamanları kalmıştı?

CEHENNEM EKSPRES - SİRKDonde viven las historias. Descúbrelo ahora