➰Bölüm Bir : Dönüşü Olmayan Yol➰

4.5K 101 127
                                    




1950 Antalya

Halide , elinde tuttuğu kadehi camdan sehpaya hızla bıraktı. Yusuf Ziya , gözlerinin önünde yine başka kadınlarla ilgileniyordu. Bu samimi sohbetin nereye gideceğini bilirdi Halide. Ya bir gecelik ya da Yusuf Ziya 'nın metresi olarak onun istediği zamanlarda birlikte olmak.

Halide de zamanında bu kadınlardan biriydi çünkü. İyi giyimli pek kibar bu beyefendiyi hayatının aşkı sanmış ancak yanıldığını çok geçmeden fark etmişti. 

Cemiyetteki bir grup Yusuf Ziya beyin piyanosunun başına geçmesini  istediğinde beyefendi onları kırmadı. Piyanosunun başına geçip romantik bir besteyi çalmaya başladı. Bir taraftan da pek güzel olmayan ancak piyanonun sesine karışınca dinlenebilir olan sesiyle parçayı söylemeye başladı.

Yusuf Ziya , neredeyse ağzının içine düşmüş , yırtmaçlı elbiselerinin arasından taşan bacaklarını piyanoya yaslamış birkaç kadının gözlerinin içine bakarak parçayı söyledikçe Halide utanç duyuyor , başını çeviriyordu. En sonunda kendini balkona attı.

Soğuk bir hava dalgası elbisenin dekoltelerinden içeri girdiğimde  irkildi. Ancak bu ona iyi gelmişti.
Balkonun demirlerine yaslandı. Onu bomboş saydığı hayatında ayakta tutan tek şey emelleriydi.

Zengin olmalarına karşın cimri babası kendi dükkanını açmasına yardım etmiyordu. Halide' ye inancı yoktu çünkü. Bir iki güne batıracağını düşündüğü bu ölü yatırıma para gömemezdi.

Halide , Yusuf Ziya 'nın bir nevi metresliğini yaprak ondan para alıyordu kaç zamandır.

 Babası gizli ilişkilerini biliyor muydu ...? 

Emin değildi Halide. 

Babasının dini imanı para olduğundan duyulmadığı sürece ne yaptıklarının bir önemi olmamıştı kardeşiyle kendisinin bu zamana kadar.


Halide , dükkanını bir açsa her şeyi yoluna sokacaktı . Antalyalı asil hanımların giyeceği türden konfeksiyon ürünleri satacaktı . Üstelik kısa bir zaman önce kaybettiği annesi Bedia hanım sayesinde bu işin eğitimini de almıştı Paris'te.

Dükkanı bir açsam diye düşünüyordu Halide , kardeşi Fırat 'ı da yanına alacaktı . Fırat , esans yapacaktı dükkanda  satacaklardı sırf bunun için kardeşine kimya mühendisliği okutmuştu Halide.

Bu düşüncelere dalmışken yanında bitiveren çapkın bir sırıtışla kendisine şampanya uzatan adama döndü gözleri.

Bu adam cemiyette banker lakabıyla tanınan Orhan Cavit Beydi. Birkaç kez sohbetlerine kulak misafiri olmuştu Halide .Cemiyetin çoğunluğu döviz konusunda onu dinler ona sormadan yatırım yapmazdı .

Orhan Cavit , Halide 'yi baştan aşağı süzdüğünde Halide bundan rahatsız olmuştu , başını çevirdi. Orhan bey buna aldırmadan Halide 'ye daha çok yaklaştı. Fısıldar gibi :

—" Üzerinizdeki çok yakışmış Halide, doğrusu mükemmel bir zevkiniz var . "

—" Teşekkür ederim , tasarımı bana ait , ben diktim ."

— " Bunu tahmin etmiştim. Zevkiniz ve el becerinizi işe dönüştürmeyi hiç düşünmediniz mi Halide? "

—" Düşündüm elbette Orhan Cavit bey ama bunun için imkanlarım yeterli gelmedi."

Halide bunu söylediğinde Orhan Cavit , bir eliyle Halide nin topuzundan dağılan bir tutamı kulağının arkasına yerleştirdi. Halide bu temastan rahatsız olmuştu . Soğuk ve kemikli ellerden.

Lavanta TarlasıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora