➰Bölüm On Bir :Ukde➰

627 32 10
                                    

Ayşegül , kıpkırmızı rujuyla taş evin avlusunda oturuyordu. Mahir tekerlekli sandalyesindeydi . Ayşegül, bir parça hava alması için abisini avluya çıkarmıştı. Abisine bakıp şükredenlerdi o da. " Gerçi diyordu " şu hayatta bir kötürüm olmadığım kaldı ".

Ayşegül 'le Mahir orada öylece otururlarken İkbal ve Leyla taş evin avlusuna yanaşan bir taksiden indiler. İkbal Ayşegülü avluda görmeyi beklemiyordu. Noterde eline tutuşturulan kağıtları nereye sokuvereceğini bilemedi elinde buruşturup kırıştırıp durdu. Leyla annesinin durumunu fark edince kağıtları hızlıca eline alıp çantasına tıkıştırdı ancak Ayşegül göreceğini görmüştü . Tepeden imalı bir bakışla :

__ " Nereden geliyorsunuz siz böyle ana-kız , o kağıtlar ne ? "

İkbal ve Leyla ağızlarında bir şeyler gevelemeye uğraştılarsa da nafileydi. Ayşegül bu şüpheli hallerinden tüm olan biteni anladı.

__ " Anne ! yoksa yaptın mı yapacağını sattın mı fabrikayı o kadına. Söylesene Leyla ! Babamın hatırasına ihanet ettiniz mi ? "

Ayşegül 'ün sinirden çenesi seyiriyordu , gözlerine yaşlar birikse de onları akıtmamak için dişlerini sıkıyordu. Her zaman yaptığı gibi can yakmak istedi onun canı acıdığında bunu yapanın daha fena canının yanması gerekirdi. Tek kelime etmeden tekerlekli sandalyesinde oturan abisine döndü.

__ " Abi belki Halide hanım senin hamîliğini üstlenir de seni kurtarır belki annemle yanına taşınırsınız. "

Sonrasında gürültüden bahçeye çıkan ablası Hayat ve kardeşi leylaya  döndü kıpkırmızı olmuş gözleriyle :

__ " Bizde sokaklarda başımızın çaresine bakarız artık . Bana para avcısı muamelesi yapıldı zaten ! İkbal hanım 'ın kızları diye adımız da çıkar "

İkbal kızının üstüne yürüdü suratının ortasına şiddetli bir tokat indirmek niyetindeydi. Ancak bunun boşuna olacağını düşündü. Dayak arsızı etmenin faydası yoktu. Bu tokatlar onu kendine getirmiyordu aksine içinde yanan alevi daha da harlıyordu. İkbal hırsla kalkan elini indirdi :

__ " Sana diyecek hiçbir şeyim yok. Böyle ahlaksız şeyleri ancak senin hastalıklı beynin düşünebilirdi zaten. İyice delirdin artık. Ben seni böyle mi yetiştirdim yazıklar olsun ! Kendin ne düşünürsen düşün kaerdeşlerini pis düşüncelerinin içine dahil etme yeter."

İkbal , gözlerinin altı her zamankinden daha da morarmış oğlunun sandalyesine yöneldi. Aklından ne düşünceler geçiyordu...  O dağ gibi oğlunu kaybetmişti Mahir günden güne ölüyordu sanki , Ayşegül 'ün şımarıklıkları ile uğraşacak değildi ya !

Ayşegül , abisini ondan esirger gibi hızlıca ittiren annesine acı dolu bir bakış attı. Kardeşleri de sessizce annelerini takip ettiler. Ayşegül avlunun ortasında öylece kaldı. Sinirle ellerini saçlarına geçirdi ve yumruk yaptığı sağ elini masaya vurdu. Yapayalnız kalmıştı yine. Bu aileyi en çok düşünen kendisiydi ama yalnız kalan anlaşılmayan hep O 'ydu.

Birinin kendisinin yanında olmasına ve ona "haklısın" demesine ne çok ihtiyacı vardı aklına Fırat geldi. Onun kendisine beslediği hoşlantının farkındaydı. Fırat 'ın saf tutku ve hayranlıkla karışık sevgisini arzuladığını hissetti tüm bunların dışında Fırat şu hayatta her şeyini elinden aldığını düşündüğü kadının kardeşiydi. Halide 'ye yakın olmak istedi . Bunun için dipten ve derinden gidecekti.

Düştüğü allahın cezası fakirliğin , ailesi tarafından dışlanmışlığının ve babasının fabrikasını kaybetmenin hesabını Halide 'den sormak istiyordu. Sanki her şeyin kabahatini ona yüklemişti onun canını yakarsa iyileşeceğini , rahatlayacağını sanıyordu ... Bir ara annnesinin söyledikleri geldi aklına gerçekten artık iyice delirmiş miydi...?

Lavanta TarlasıWhere stories live. Discover now