➰Bölüm Yirmi: Kalbin Ağrısı➰

342 17 1
                                    

Arısoy Malikanesinde gün erken doğdu. Halide ve Fırat kahvaltıyı dışarda isteyince bardak-tabak tıkırtıları avluyu doldurmaya başladı.

Esengül yemenisini savura savura elindeki tepsiyle kahvaltılık taşıyor Ayşe kadın da beyaz fincanlara çay döküyordu.

Halide ve Fırat kahvaltıya indiler. Sabah aldıkları telefon ikisini de suspus kesmişti. Ölümün suskunluğu vardı aralarında. Yahya 'nın ölüm haberini almışlardı ve Seyit Bey 'in bu öğleden sonra cenaze töreni düzenleyeceğini öğrenmişlerdi.

Halide , kendisinden şüphelenmemelerini umuyor en çok da gelin hanımdan çekiniyordu. Sonuçta kadın , ona Yahya 'nın  yerini söyledikten sonra kocası bir  daha evine dönememişti.

Halide baştan aşağı siyah giyindi. Aşağılık bir tecavüzcüyü değil de kırk yıllık dostunu uğurlar gibi gidecekti törene.

Kahvaltıyı acelece ettikten sonra beyaz chevrolet e bindiler. Halide her ihtimale karşı yanına İvan 'ı da aldı. Bu adamın yanında olmasına ihtiyacının olduğunu hissediyordu. Cesurdu ,  mertti , güvenilirdi.

Üçü birlikte arabaya bindiler. Yol boyunca neredeyse hiç konuşmadılar. Yas evine geldiklerinde bir yığın arabanın Seyit Bey 'in evinin önünde durduğunu gördüler. Yas için gelmişlerdi. Seyit Bey 'in tek çocuğuna vedasına şahit olmaya gelmişlerdi.

Halide , Fırat ve İvan arabadan inip konağın avlusuna doğru yürüdüler. Seyit bey Yahya 'nın üniformasını kucaklamış oturuyordu. Derin bir üzüntü yaşadığı belliydi.Gözlerinin içi kıpkırmızıydı.

Halide de Fırat da elini sıkıp baş sağlığı dilediler. Halide 'nin en çok şaştığı Yahya 'nın gün aşırı dövdüğü karısının kendini yerlere atıp ağlaması oldu. Naciye kendisini tutan kadınların arasında bağıra çağıra ağlıyordu :

__ Kimler yaptı bunu sana Yahya ! Seni toprağına bile kavuşturamadık , karnımdakini yetim bıraktın..."

Halide kadının bu tavrına aldırmamaya çalışırken göz göze geldiler. Naciye biraz toparlanır gibi oldu. Halideye karşı daha bir gün öcesinden süt dökmüş kedi gibi duran bu kadın aslan kesildi.

Bir fırsatını bulduğu anda Halide 'yi sıkıştıracaktı.

Seyit bey ise yas tutmaktan kuruyan gözlerine rağmen oğlunun kanının yerde bırakılmayacağını söylüyordu gelenlere . Ürkütücüydü. Halide onun da gözlerine bakmaktan çekiniyordu :

__ Komutan olacağım diye tutturmuştu. İzin verdim. O üniformayı sırtına giydiği gün gurur duymuştum. Kim bilir kimi kinlendirdi ... Kim kıydı oğluma ? Toprağa gömecek bir şey kalmadı  ondan geriye ... bu nasıl iştir kim yaptıysa misliyle ödeteceğim yapanın kemiklerini un edip küle çevirmek farz oldu bana !"

Halide yutkundu. Elllerinin terlediğini hissediyordu. Ayağa kalktı hem lavaboya gidecek hemde Naciye ile yüzleşecekti kalkar kalkmaz Naciye 'nin arkasından geleceğini biliyordu . Öyle de  oldu.

Halide lavaboya girer girmez Naciye de arkasından gelip kapıyı kilitledi :

__ Sana kocamın yerini söylediğime öyle pişman oldum ki ! Sana dedikten sonra bir daha evine dönemedi zavallı ne yaptın ona ? "

__ " Sana etmediği eziyeti bırakmayan adam şimdi canının yarısı kocan mı oldu Naciye Hanım ? "

__ " Bu yaşımda karnımdakiyle dul kaldım dövse de sövse de kocamdı . Ne yaptın ona kaltak ? "

__ Ne ima ediyorsun Naciye Hanım ? Yahya 'yı düğünden sonra bir daha hiç görmedim. Evet işim aceleydi ama bağ evine gitmedim. İster inan ister inanma ! Verilmiş sadakam varmış iyi ki de gitmemişim. Beni suçlayacak hiçbir şey çıkmaz biz Yahya'yla dosttuk. Kocanın kimlerle iş yaptığını unutma kim bilir hangi itin kuyruğuna bastı da cezasını kestiler. Bebeğine üzüldüm aklın varsa onu kocana benzer büyütmezsin. "

Lavanta TarlasıOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz