9. Hiçlik Ya Da Cehennem

1.1K 160 189
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM ARKADAŞLAR.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


Micheal'ı görmemin üzerinden üç gün geçmişti. Bana fazlasıyla uzun gelen 72 saat, 4320 dakika, 259.200 saniye... Zaman ilk kez yavaş akıyordu. Chris'ten bu sürede olabildiğince uzak durmuştum. Derslerde durgunluğumu fark etse de bana yine süre tanımıştı.

Sorun bendim, hatta sorunsaldım.

Bir problemin kaç farklı çözümü vardı?

Ya da her problemin bir çözümü var mıydı?

Tüm bunlar yetmezmiş gibi o sabah elçi meleklerden biri kapımı çaldı ve mavi mühürlü bir zarf uzattı. Yüce Konsey'in mührünü gördüğüm anda panikledim. Elçi melek gittiğinde elim titreyerek zarfı açtım. 11 Ekim saat 11'de, hakkımdaki hükmün belirlenmesi için serafimlerin, baş meleklerin, üst düzey melek ve üst düzey şeytanların yer aldığı Yüce Konsey önüne çıkacaktım.

Yüce Konsey büyük suç davalarına baktığı için koruyucu bir meleğin Yüce Konsey'i görmesi genellikle mümkün olmuyordu. Ancak tüm ölümsüz camiasını ilgilendiren önemli bir davada bulunabiliyorduk.

Yüce Konsey üyelerine ise her yıl düzenlenen ve yaratıcımıza şükranlarımızı sunduğumuz Yaratılış Günü Kutlaması'nda rastlayabiliyorduk. Ve ben sıradan, daha okulunu bile bitirmemiş bir koruyucu melek olarak konsey önüne çıkmaya hak kazanmıştım.

Şaşırmamalıydım. Ben işaretsizdim ve halledilmesi gereken bir sorundum. Bir bilinmeyen olarak tehlikeliydim. Lucifer'ın şimdi neden bahsettiğini anlamıştım. Kaderim değişmek üzereydi. Hakkımda alınacak ya sonum ya da bir şeylerin başlangıcı olacaktı. Her ne olacaksa, konseyden benim lehime bir karar çıkmayacağı kesindi.

Odada daha fazla duramadım ve Chris'in odasına ilerledim. Birinin bana her şeyin yoluna gireceğini söylemesine ihtiyacım vardı. Aynı katta olan odaya bir türlü varamadım. Hissettiklerim ruhuma yük, bana ayak bağı oluyordu.

Benim dışımda gelişen, bana ait hissettirmeyen tüm sorunlar ayağıma büyük gelen ayakkabı gibi canımı acıtıyor, ruhumda yaralar açıyordu. Hepsi boyumu aşıyordu.

O güne kadar sabredebilmeyi geçtim, konseyde yaşanabilecek şeylere nasıl dayanacaktım? Peki başkalarının benim adıma bulduğu çözdüğümü, sorgusuz sualsiz kabul edebilecek miydim? Sorular hücum etse de cevaplar benden uzaklaşıyordu.

Hiyerarşik anlamda aşağıda yer bulunuyorsanız ne seçim şansı ne de yaşama hakkınız oluyordu. Size sunulanlarla yetinmek, emredileni yapmak, yaşamak için kurallara uymak ve itaat etmek zorundaydınız. Şimdi birileri bana kim olduğumu, ait olduğum yeri belirtene kadar hiç kimseydim.

Yapayalnız ve yersiz yurtsuzdum. Kimse bir şey söylememi beklemeyecek, belki de anlattıklarımı umursamayacaktı. Açıklama şansı bile verilmeyecekti. Ben işaretsizdim. Etiketiniz varsa kimse geri kalan özelliklerinizle ilgilenmiyordu.

Koskoca bir saat hayal edin. On iki sayı, akrep ile yelkovan bulunuyor. Bu üçü dışında ilginizi çeken var mı? Olmaz. Çünkü saatin kaç olduğu, ne kadar vaktimizin kaldığını görmek hepimize yeterli gelir.

Ben saatin işleyişini sağlayan küçük, önemsiz, gözle görülmez çarklarından biriyim. Saatin işleyişine ilgisi olmayan beni göremezdi. Ancak bir saat ustası için görünürdüm. Geri kalanı için sadece saati çalıştıran bir parçaydım. Hatta içinde bulunduğum durumda saate takılmış gereksiz ve yanlış parçaydım.

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin