61. Düşüş

656 30 0
                                    

Ondan uzaklaştım. Hepsinden iğreniyordum. Kaçıp gitmek istiyordum. Tüm yalanlardan, oyunlardan bıkmıştım, gitmek, sonsuzluk ya da hiçlik olmak istiyordum. Micheal'ı dinlemek bana hiçbir şey katmamıştı. Onu gözümde daha değerli bir noktaya taşımamıştı, taşımayacaktı. Peki Lucifer? En azından Micheal'ı dinleyebilmiştim. Nedenlerini, onun bakış açısını görebilmiştim. Micheal, onun neden yok olduğunu, bitik ve harap halde olduğunu anlatsa da o Lucifer'dı. Benden bu kadar kolay vazgeçer miydi? Ben son anda bile ondan vazgeçmezdim. Peki ne değişmişti? Neden böyle davranmıştın Lucifer? Dahası neden peşimden gelmişti? Beni kurtarmak için mi, vazgeçemediğin için mi, vicdan azabı duyduğun için mi?

Deli öfke içimde nabız gibi atıyordu. Hiçbirini görmek istemiyordum. Her ikisi de korkaktı, beni hak etmiyorlardı. Yine de Lucifer için kendime verebileceğim bir cevap ya da ulaşabileceğim bir sonuç yoktu. Micheal, tüm dediklerinde haklı olabilirdi, belki de Lucifer ikiz alevinden korkmuştu. Yine de kafamda cevabı olmayan çok soru vardı. Sorular dönüp dolaşıp, beni neden bıraktığına, benden nasıl vazgeçebildiğine geliyordu. Belki de her şeyin üstüne yorulup, bıkmıştı. Her halükârda, bir çıkış yolu göremezken, üstüne Lucifer da benden vazgeçmişken her şeyden vazgeçtim. Micheal da bir çıkış noktası değildi, dahası onu da kendi tehlikeme atamazdım. Onun da söylediği gibi, aşağıdaki gösteri de ben dahil herkes neler yapabildiğimi görmüştü.

Lucifer, öğrendiği anda yolun sonunu görmüştü. Micheal en başından beri uğraşsa da geldiğimiz nokta belliydi. O zaman daha fazla uzatmanın anlamı yoktu. Aklımda beliren düşünce, beni ve etrafımdaki zamanı dondurdu. Ben bir canavardım ve geriye yapılacak tek şey kalıyordu. Sonumu ben yazacaktım. Herkes ile yaptığım tek anlaşma buydu. Kaderimin sonunu ellerimle yazacaktım. Kimseye zarar vermeden, kimseyi tehlikeye atmadan bu işi bitirecektim.

- Artık çok geç Micheal.

Gözlerimde her gördüyse, şaşkınlıkla gözleri irileşti. Ne bekliyordu? Tüm bu karmaşaya, yaptıklarıma, onların bana yaptıklarına, Micheal'ın tüm planlarına en çok da açığa çıkan yalanlara rağmen, hâlâ yanında olabileceğimi mi?

- Bu açıklamalar için de çok geç kaldın. Belki daha önce açıklamış olsaydın, belki daha farklı düşünüp, davranabilirdim. Ama artık her şeyin sonundayız. Bitti, benim hikâyem yitti. Çok geç demek için bile geç kaldık. Bana, sana inanmama, her şeye geç kaldın.

- Yine de geç bile, bazen hiçten iyidir.

- Değildir. Bazen geç kalmak, hiçlikten bile en beteridir. Çünkü öyle bir şey için geç kaldın ki, aramızdaki güven bağının yok olmasına sebep oldun. Sen hayatımı, yaşanacakları çalmışsın Micheal. İnanmam için geç kaldın. Bunlar yokluktan beter. Beni, geçirdiğim değişimden daha fazla dağıttın. Planlara, oyunlara ama en çok da bana söylediğin yalanlara gerek yoktu. Benimle konuşabileceğin çok zaman oldu, sen arkamdan iş çevirmeyi tercih ettin. Bir kere bana anlatmayı, fikrimi sormayı tercih edebilirdin. Bana inanıp, güvenmeyi tercih edebilirdin Micheal. Sen beni yok saydın. Bu benim hayatımdı Micheal, ama her şeye siz karar vermişsiniz, ben yaşamamışım, hatta bana yan rol bile vermemişsiniz. Şimdi dönüp baktığımda, her şeyin ne kadar boş ve anlamsız geldiğini görüyorum. Tüm korkularım, yaşananlar nasıl da zavallıca geliyor. (Kafamı iki yana salladım) Esas canavar sizlersiniz.

Öfkem çok derindi, yeniydi, eskiydi. Zaman ise acının en derin olduğu anda, içimde donup kalmıştı.

- Şimdi benden korkmalısınız. Çünkü canavar, sizin ellerinizle yaratmış olduğunuz canavar, içinizi gördü. Hepinizden iğreniyorum.

İçimdeki acıyla haykırarak konuştum. Korkunç bir gök gürültüsü duyuldu, ardından sağanak bir yağış başladı. Gökyüzüne baktı. Kara bulutlar her yeri sarmış, ışığı kesmişti.

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Where stories live. Discover now