56. Tercih

626 29 0
                                    

O olayın üstünden üç ay geçmişti, sanki hiç olmamış gibi konuyu kapatmıştık. O sabah uyandığımda, odada her zamanki gibi tek başımaydım. Saat oldukça erken olmasına rağmen, Lucifer yine yanımda yoktu. Çok uzun süredir görüşmüyorduk. Bana eğitim de vermiyordu. Zaman hızlı geçiyor, diğer eğitmenlerimle kendimi geliştiriyordum. Lucifer benden çok uzaklaşmıştı. Aslında o olaydan sonra, Lucifer'ı daha az görür olmuştum. Son bir aydır odaya da yanıma da gelmiyordu. Genelde Chris ile akşam yemeği yiyordum, yemekten sonra Chris yanımdan ayrılmıyordu. Sohbetlerimiz eskisi gibiydi, yanımda olması bana çok iyi geliyordu. Kimse o günden ve yaşadıklarımdan bahsetmiyordu. Ben de sormamıştım. Bana ne olduğunu hiçbirimizin bildiğini düşünmüyordum. Yine de her gece kabuslarımı sadece alevler oluşturuyordu. Bunu kimseyle paylaşamamıştım.

Chris'e fazlasıyla minnettardım. İstediğim, beklediğim sevgiyi, ilgiyi bana istediğimden fazla veriyordu. Lucifer yoktu, ama o vardı. Ayrıca Chris'in hâlâ burada olmasına şaşırıyordum. Talin'e sorduğumda, Lucifer'in okuldan özel bir izin aldığını belirtti. İznin içeriği ile ilgili bilgisi yokmuş. Chris gittikten sonra akşamları yatmadan, Talin küveti hazırlıyor, ben de lavantalı suyun içinde en az yarım saat bedenimi dinlendirirken, Mammon'un verdiği zihin egzersizi alıştırmalarını yapıyordum. Bir çeşit rutin haline gelmişti. Sonra da günün yorgunluğu ve sıcak suyun verdiği rahatlamayla yatağa yığılıyor, sabaha kadar uyuyordum. Ertesi gün aynı şekilde devam ediyordu. Sabah hazırlıklarım, Chris ile kahvaltı, dersler, ders sonrası Cain ile askeri dersler, odaya geliş, akşam yemeği, küvette dinlenme ve zihin egzersizleri, uyku... Hafta sonuna yaklaşırken, bir haftayı daha Lucifer'ı görmeden geçirdiğimi fark ettim. Benden neden uzak durduğunu anlamıyordum. Daha da önemlisi Lucifer'ı görebilecek miydim?

Odamın kapısına hafifçe vurulduğunda, Talin'in geldiğini anladım. Genelde çoktan hazırlanmış olurdum. Ama bugün canım çok sıkkındı, içimdeki hüzün taşmıştı. Gülümseyerek odaya girerken, yüzümü görünce suratı asıldı. Ben de yüzümde bıkkın bir ifadeyle ona bakıyordum.

- Hazel iyi misin? (Artık bana Hazel demesini rica etmiştim) Ne oldu?

- (Gülümsemeye çalıştım) İyiyim. Sadece canım sıkkın.

Konuşamadım. Durdum. Boğazımdaki düğüm konuşturmayacaktı. Ağlamamak için çaba sarf ediyordum, ama göğsümdeki baskı giderek artmaya başlamıştı. İnatçı yaşlar gözlerimden akarken, ellerimle yüzümü kapadım. Bu sefer ağlamaktan çok utanmıştım. Sadece Lucifer'ı göremediğim için ağlayan, zavallı bir kız çocuğu gibi hissetmek beni mahcup etmişti. Ama öyle zor geliyordu ki, böyle bir dönemde yanımda değildi. Bana ne olduğunu bilmiyordum, o ise benden uzak duruyordu. Beni artık sevmiyor muydu?

Her gece alevler içinde kıvranırken yoktu, onu çok özlerken uzaktaydı. Beni hiç mi özlememişti? O anda etrafımda incecik kolların sıcaklığını hissettim. Talin bana sarılınca mahvoldum. Beni zayıf biri olarak görecekti. Hıçkırıklarıma engel olamazken, bana daha sıkı sarıldı. Sanki bir boa yılanı gibi etrafımı sarıp, beni sıkıyor, sanki acılarımı boğmaya çalışıyordu. Yavaşça geri çekilirken, gözlerini gördüm. O da ağlamıştı. Onu da mı üzmüştüm?

- Neden ağladın?

Aynı anda sormuştuk. Aynı endişeli ses tonu, gülmemize sebep oldu. Gülmemiz kısa sürdü, dramatik yüz ifadelerimiz geri geldi. Birbirimize bir süre baktık.

- Önce sen Talin?

- Senin üzülmene dayanamıyorum. Benim en yakın dostumsun. Acını, göğsümün içinde, tam kalbimin ortasında hissettim. Dayanamadım. Sen neden ağladın Hazel? Sorun ne?

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Where stories live. Discover now