10. Lucifer'ın Mekânı

1.1K 154 186
                                    

OY VE YORUMLARINIZLA DESTEKLERİNİZİ BEKLİYORUM ARKADAŞLAR.

YILDIZLAR HER ZAMAN PARLASIN.


Cehennem çocukları ile uçurumda ilerlerken onları inceledim. Akademide öğrendiğim kadarıyla cehennem çocukları, cehennemde yetişen alev incisi çiçeği ile ateş özlerinden yaratılan, asla büyümeyen varlıklardı.

On bir, on iki yaşlarında görünüyorlardı ve gözleri tamamen siyahtı. Kül siyahı bukleli saçları, vişne rengi minik dudakları, düğme gibi ucu kalkık burunları ve bronz ten renkleri vardı. Cinsiyetsiz doğan cehennem çocuklarının şirin yüz hatları yalnızca bir aldatmacaydı. Oldukça ürkütücü ve güçlüydüler. Yoğun bir is kokusu burnuma dolarken yaklaştığımızı anladım.

Karanlıkta bir şey görmeden süzülürken yere yaklaştığımızda en azından ineceğimiz yeri fark edebildim. İndiğimiz yer boş, çorak bir araziydi. Arazi bile sayılmazdı, çünkü onun bile sınırları vardı. Burası hiçlikti. Sanki hiç var olmamış bir yerin boşluğuna bakıyordum.

Cehennem çocukları ilerlemeye başladığında mecburen onları takip ettim. Konuşmuyorlardı, hiçlik kadar sessizlik de bunaltıcıydı. Neler olacağını ve nereye gittiğimizi soramıyordum. Belirsizlik de gerginliğimi artırıyordu.

Buraya hiç gelmemeliydim. Hiçliğin görünür hale geldiği bu boşlukta, ait olmadığım bu yerde ne işim vardı?

Korku beni ele geçirirken Hiçlik Dünyası'na asla gitmek istemediğimi fark ettim. Burası bile tüm endişelerimi açığa çıkarmışken oraya zorla gönderilmek... Çıldırmak üzereydim.

Peki Lucifer, bana nasıl yardım edebilirdi? O sadece bir sorun hatta belaydı. Bana faydası dokunmazdı. Bir anlığına durdum. Ben neydim? Son zamanlarda sorunun kendisiydim.

Her yer giderek karanlığa bürünürken, is ve duman yoğunlaştı. Önümde yürüyen cehennem çocukları haricinde hiçbir şey göremiyordum. Aniden duman ve is kaybolunca şaşırdım. Manzara tamamen değişmişti. Yapraksız, yıldırım düşmüş gibi görünen, seyrek aralıklı ağaçlar, yolun her iki yanında bir hat oluşturuyordu. Daha fazla kendimi tutamadım.

"Daha ne kadar yürüyeceğiz?"

"Az kaldı. "

Yaklaşık 25 dakikadır yürüyorduk ve alabildiğim tek yanıt bu olmuştu. Manzara yine değişirken, ağaçlar sayıca çoğaldı. Aydınlık artıyordu.

"Geldik. "

İleride yalnızca harabe bir ev vardı. İnsanlar Dünyası'nda sıkça rastlanabilecek sıradan ve iki katlı bir evdi. Biraz daha yaklaştığımızda dış cephesinin isle kaplı olduğunu gördüm. Cehennem Kralı'na, makamına ve gücüne layık değildi. En önemlisi de görkemli, heybetli, kibirli Lucifer'a hiç uymuyordu.

O esnada nereden çıktığını anlayamadığım üç iblis muhafız yanımızda belirdi. İblis muhafızların ruh özleri ateş ile lavdan oluşmaktaydı. Neredeyse 2,5 metre boyundaki muhafızlar korkutucu görünüyorlardı. İkisi erkek biri kadın olan muhafızların, füme rengi saçları, koyu buğday tenleri, iri lacivert rengi gözleri vardı. Kadın muhafızın saçları uzun, düz şekilde beline kadar inerken, erkek muhafızların saçları daha çok kazınmış gibi kısaydı. İkisi yanıma biri arkama geçtiğinde eve ilerledik. Cehennem çocukları artık bizimle değildi.

Bir suçluymuşum gibi onların peşi sıra evin kapısına geldim. Başıma neler gelecekti, kim bilir?

Kapı çalmadan açıldı. Bir uşak ve hizmetçi kapıyı açtığında gördüğüm manzara karşısında şaşkınlığa uğradım. Şu ana kadar gördüğüm en şahane, görkemli, hatta eşsiz antredeydim.

RUH LEKESİ(düzenleniyor)Место, где живут истории. Откройте их для себя