Bölüm 11

40.7K 1.2K 397
                                    

Benim için çok değerli olan oylarınızı vermeyi unutmayın. 🥰 iyi okumalar. 💜

''O satılık değil,'' dedi tüccar. Muhtemelen gözlerimi hançere diktiğimin farkındaydı. ''Başka bir şey istersen yardımcı olabilirim.''

Biraz daha yaklaşıp ellerimi cama dayayacaktım ki bir anda göbeğime yapılan baskıyla geri sendeledim. Tüccar süslü bastonunu bana doğrultmuştu. ''Camda parmak izi görmekten hoşlanmam.''

''Ona daha yakından bakabilir miyim?'' Gerginlikten kısık çıkan sesim beni utandırdı. Bana verilen görevi, benden istenen şeyi tamamen unutuyordum. İçimi kemiren merak duygusunu daha derine itebilirmişim gibi yutkundum.

''Hayır, genç hanım. Dediğim gibi o satılık değil.'' Tüccar camla aramdan çekilip elindeki bastona küçük ayrıntılar işlemeye başladı.

''Bu hançerde sizin işçiliğiniz mi?'' Buna vereceği cevabın önemi dolayısıyla tırnaklarımı avucuma batırmıştım. Eğer öyleyse buranın Sosha ile bağlantısı olduğu kesinleşecekti. Bu ne anlama gelirdi? Öyleyse ne yapacaktım?

Ve benzeri yüzlerce soruyu daha beraberinde getiren cevap. ''Tabii benim işçiliğim,'' Bir anlığına kafasını bastondan kaldırıp kısık gözlerle bana baktı. Böyle yaptığında göz çevresi kırışmıştı. ''Sen beni böyle lafa mı tutacaksın?''

Son sorusunu duymamış gibi yaptım. Çünkü bazı cevaplara ihtiyacım vardı. ''Yani eşi benzeri yok, öyle mi?''

Gitmeyeceğimi anlamış olacak ki derin bir nefesten sonra konuşmaya devam etti. ''Aslında eşi vardı fakat benzeri yoktur.'' Bir eşinin daha olması fikri dilimi damağımı kuruttu. Sanırım eşinin nerede olduğunu biliyordum. İşine devam ederken böbürlenmesini izledim. Ara ara gözüm hançere kayıyor, bana banyoda yatan cesedin görüntüsünü hatırlatıyordu. ''O basit bir hançer değil,'' dedi fısıldayarak. Hayati bir bilgi verecekmiş gibi yaklaşınca nabzımı boğazımda hisseder gibi oldum. ''Onları büyüye hizmet edecek şekilde yonttum.''

Onun yaptığı gibi ama merakla öne eğildim. ''O da ne demek?'' Neredeyse fısıldıyordum. Tüccar yeni ayılır gibi kaşlarını çatıp sırtını dikleştirdi. Bana hançer hakkında bilgi vermesinin yersiz olduğunu fark etmiş olmalıydı.

''Neyse ne. Nihayetinde buradan dışarı çıkmayacak.'' Yeniden ciddiyetini toplayıp işine odaklanmıştı. İşte merakımı belli ederek önüme gelen fırsatı böyle kaçırmıştım. Dudaklarımdan dökülmeyen bir küfür söylendim. Bunu hak etmiştim.

''Peki diğer eşine ne oldu?'' Şansımı denemeye devam ediyordum. Çok fazla vakit harcamıştım ve bu yüzden Agiel'in sırtıma diktiği gözlerinin baskısını temas gibi hissediyordum. Ama o yöne bakmamak için direndim.

Tüccar dertli bir nefesi ciğerlerine doldurdu. Ona pahalıya mal olmuş bir hatayı hatırlatmışım gibi gözlerinden kısa bir öfke geçti. ''Çalındı.'' dedi ve aynı saniye ayaklandı. Şaşkınlığı sonradan yaşamak üzere bir kenara bırakıp tüccarın koluna yapıştım. Aynı anda gözlerim vitrinde gümüş sandığı arıyordu. Evet, görevimi yeni hatırlamıştım.

''Ah, şu sandık!'' dedim abartıyla. Sesimden hayranlık akmasını isterken serçe parmağımı vurmuşum gibi bir ses çıkarmıştım. Bunun, henüz sandığı bulamadığım için zaman kazanma yöntemi olması gerekiyordu.

''Hangisi?'' Tüccarın yüzünden bana ayırdığı sabrın sonuna geldiğimi görebiliyordum.

O an yüceler ilk defa yüzüme güldü ve bana tasvir edilen sandığı nihayet buldum. Küçüktü. Parlak ve hiç açılmamış gibi mühürlenmişti. İşaret parmağımı vitrinin sol köşesine doğrulttum ''Şuradaki,'' Kolunu bırakıp dokunmamaya dikkat ederek cama biraz daha yaklaştım. Tavrımın inandırıcı olması gerekiyordu. Fakat yeterince soru sormuşken camda yüzümün izini bırakıp sınırlarını zorlamak istemezdim. ''Nasılda kendini belli ediyor. Yer gök aşkına şuna bir bakın! Keşke ellerimde olması için feda edebileceğim değerli şeylerim olsaydı. Ah, ah...Onun hakkında çok şey duydum.''

FANTOM ETKİSİ doğa dönüyor Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin