Bölüm 25

38.9K 1K 185
                                    

''Bu ne işe yarayacak?'' Onun kendi katili olduğu gerçekçeği ve dokunuşu altında titrediği gerçeği katıksız bir rekabetle savaşıyordu. Alessia terbiye görememiş bir iradeye sahip olduğu için her gece kendisine lanet okumalıydı. Sorun yok, dedi içinden. Zaten başkaları bunu onun yerine yapıyordu.

''Omuzundaki tüy işediğin bir günahı simgeliyor,'' Müphem  yaklaştıkça yaklaşıyordu. ''Ve sen bu günahı telefi edecek bir şey yapana dek o tüy sana uğursuzluk getirecek.''

Onun kanatlarına dokunma isteğine karşı direniyordu. İki tüylü eklentinin bir katili bu kadar gösterişli hale getireceğini kim bilebilirdi? En azından Alessia bilmiyordu. ''Yani diyorsun ki...''

Müphem bir çizgiden öte geçipte ona dokunmamıştı. Kahretsin ki çok güçlü bir yanı bunu gerçekten istemişti. Müphem devamını dinlemek için başını yana yatırdı. ''Ruh yiyen bir imparator, tüm halkı büyüsü altında tutan bir imparatoriçe ve haksız yere ödenen bedeller var ve bu tüy bir anda benim omuzumda beliriyor, öyle mi?''

Turuncu saçlarının altında bir yabancıya bakar gibi başını salladı. Bu Alessia'nın kontrolünü kaybetmesine bile neden olabilirdi. Ona Ben senin aşkındım diye bağırmak istedi. Ben senin kurbanındım.

''Sence de bu denklemde bir yanlışlık yok mu?''

Müphem arkaplanda pek çok şey düşündüğünü belli eden bakışlarını gözlerinden yere düşürdü. Ve gülümsedi. Tanrı aşkına gülümsedi. ''Bu evren bir günde bu hala gelmedi, sevgili Alessia.'' Alessia onun hareketlerinin her zaman bir erkeğe yakışır kibarlıkta olduğunu düşünüyordu. Şimdi karşısında öylece duruşu bile büyülüydü. ''Ve bir günde düzelmeyecek.''

''Aslında bakarsan sen asla düzeleceğini düşünmüyorsun.''

''Evet. Bu umudumu yitireli biraz zaman oldu.'' Buna inanmadığını belli etmek için başını iki yana salladı. Müphem ruhları kurtarmıştı, her bir ruhun ödemesini kendi ruhundan ve gücünden parçalar vererek yapmıştı. Günlüğün peşine düşmüş, Araf için kurtuluş aramıştı. Tüm bunlar için savaşmıştı fakat şimdi çoktan pes ettiğini söylüyordu.

''Beni neden öldürdüğünü sormayacağım, sanırım-'' kendi lafını keserek bu konuştuklarının akla ve mantığa uyup uyumadığını düşündü. Fakat havada süzülen bir şatoda dikilirken gerçekten  mantıklı olan neydi ki? ''Sanırım alacağım cevabın beni ne denli değiştireceğinden emin değilim.''

''Üzgünüm, güzel Alessia. Dertleşmek için vaktim yok. Gördüğün üzere ben artık neredeyse Müphem bile değilim.'' Son sözleri gizliden gizleye yaklaşan bir iğnenin aniden gelen acısı gibi yakmıştı canını. Alessia adımlarına söz geçiremiyordu çünkü şu an ona bir önceki andan çok daha yakın duruyordu. ''Bir iyilik mi yapmalıyım.''

Turuncu saçların altındaki bakışlar Alessia'nın az önce ıslattığı dudaklarına kaydı ve orada kaldı. ''Öyle yapmalısın.''

''Kime?'' Alessia, onun mavi gözlerinin şuuruyla oynayan büyüsünü tamamen unutmuştu. Ona bir adım daha attığında oğlanın kanatları sonuna dek açıldı.

Müphem elini kaldırarak aralarına yeni bir engel koydu. Yutkunduktan sonra ''Bana değil,'' dedi.

***

Alessia'ya göre Müphem'in gidişi çok ani olmuştu. Tıpkı hayatına girişi gibi. Kendine sürekli olarak bu ayrıntılarda boğulmaması gerektiğini ve katiline karşı hisler beslememesi gerektiğini söylüyordu. Bir amacı vardı, her ne olursa olsun ve bu yol nereye varırsa varsın günlüğü bulacak ve tahtı Hanzeb'in altından çekip alacaktı.

FANTOM ETKİSİ doğa dönüyor जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें