11. Bölüm Bre meczup!

565 52 10
                                    

"Bir ömür böyle nasıl yaşayacağım ben."Otobüste tutucaklardan birine sıkı sıkı yapışmış ayakta durmaya çabalıyordum. Sağımda solumda duran bedenler her bir frenle bana yapışırken ben Eymen'le bile bu kadar uzun süre sarmaş dolaş olmadığım fikrindeydim.

Kendimi bowling topları tarafından yere yığılan labutlar gibi hissetmeye başlamıştım.

Yolcuların nefesleri camda buğu yaparken bir sonrakine binseydim belki daha boş olurdu diye düşünüp duruyordum.

Yanımızda duran otobüsde en bizim ki kadar belki de daha fazla dolu olduğundan biraz daha geç çıkmanın hiçbir faydası olmayacağını anladım.

Gözlerimi yumup daha güzel bir yerde olduğumu daha mutlu olduğumu hayal etmeye çalıştım.

Babamların evini zihnimde yeniden istediğim şekilde dekore ettim. Bera ile birkaç gün hayalimdeki mükemmel evin değişmesine neden olmuştu.

Hayal ettiğim manzaraya birkaç boş cips poşeti ekleyip pis pis sırıttım. Otobüsteki herkes delirdiğimi düşünmeye başlamış olsada ben kendi evimde hayal de olsa dağınıklık yaratmanın mutluluğunu yaşıyordum.

"Mukaddes Hanım haklıymış. Bazı dağınıklıklar huzur verici olabiliyormuş."

Üzerimde salaş kıyafetler televizyonun karşısındaki koltuğa yayıldığımı düşündüm Başım Eymen'in omzunda izlediğim filme istediğim kadar ağlayabilir sulugöz diye suçlanmadan duygu selimi serbest bırakabilirdim.

"Sakın,sakın onu oraya o şekilde koyayım deme!" Hayalimde ki görüntü bir anda kabusa döndü. Elinde dev bir çöp torbası salona giren Bera o uyuz olduğum altlıkları sallaya sallaya masaya koydu.
Tv 'deki filmi kapatıp poşeti elime tutuşturdu. "Her horoz kendi çöplüğünde öter derler,ama ben çöpte yaşamak istemiyorum."

Yanımda oturan Eymen çoktan bulutlanıp yok olmuş hayalimde ki manzara bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Ben sağı solu toplarken Bera olimpiyatları açmış izlemeye başlamıştı.

"Kaç sene öncesinin olimpiyatı bu... Yuh ya!"

"Kızım kızım..."

Yerimde sıçrayıp sağa sola bakındım. " Valla toplıycam şimdi hepsini."

Otobüs boşalmış ben bildiğiniz ayakta uyuya kalmıştım.
"Son durak."

Telaşlı bir şekilde otobüsden indim. Gece geç saat olduğundan başka otobüs olmadığını son sefere bindiğimi duymuş geri eve yürümeye başlamıştım.

"Yine taksi yok, yeter arkadaş!"

Sahil yolunda eve doğru geri yürüyordum. "Ayakta uyuyacak kadar yorgun ol ,birde onca durak geri yürü."

Bu sefer beni sırtında taşıyacak bir Bera'da yoktu.

Eve vardığımda yaşadığım aksiliğin verdiği tatsızlıktan ötürü aşırı gergindim. Gözlerim dolu neredeyse ağlayacak halde eve girdim.

"Ben geldim."

İçerden gelen tıkırtılar Bera'nın uyumadığının kanıtıydı. Ayakkabımı ve montunu ayakkabılığa koyup mutfağa geçtim.

"Yorgunluktan ölüyorum. Yanlış durakta inmişim yarım saattir yürüyorum..."

Bir bardak suyu kafama dikip bardağı masaya koydum. Tıkırtıların durması kormama neden oldu.

Hızla masadaki bardağı tekrar elime alıp çalkaladım. "Ben annemden bu kadar korkmadım ya."

Ben söylenirken içeri Bera girdi. Elinde doktor eldivenleri yüzünde maske vardı.

Aşk Çeşmesi (Tamamlandı)Where stories live. Discover now