3

703 100 73
                                    

Bangkok'taki son gününde Atsumu'nun ısrarıyla kendini bir festivalde bulmuştu bile.

Atsumu, Kiyoomi'nin asla başaramayacağı bir rahatlıkla yolları adımlıyor, dil bariyerine rağmen yerlilerle yarım konuşmalar içine giriyordu. Daha Kiyoomi bu festivalde ne yaptığını çözemeden Atsumu çoktan kızarmış dondurma almış, kendine ertesi gün unutacağı arkadaşlar edinmiş, çeşitli oyunları gezmeye başlamıştı bile.

Bu anıya geri dönüp bakınca Kiyoomi, Atsumu'nun ne kadar hayat dolu olduğunu hatırlayacaktı.

Atsumu'nun bir peluş tilkiye olan bakışlarını görene kadar Kiyoomi, eğlenceye katılmadı.

"Şunu denemek ister misin?" İşaret ettiği oyun, oyuncak bir silah ve hareket eden hedeflerden oluşuyordu.

Atsumu o yöne döndü, ardından hediye bölümündeki peluş tilkiye bir daha baktı. "Olur."

Standın başındaki adam pek anlaşılmaz bir İngilizce ile kuralları açıkladı ama buna hiç gerek yokmuş gibiydi. Atsumu daha silahı tutmayı bile bilmiyordu, bu halde hiçbir şeyi vuracağı yoktu.

Silahı göğüs seviyesinde tutan biri olarak Atsumu, bütün atışlarını kaçırdı. Pek üzgüne benzemiyordu, hatta... nedensizce rahatlamışa benziyordu.

Kiyoomi, Atsumu'nun bir süredir gözlerini çekemediği peluşu almadan buradan gitmemeye karar verdi.

"Şu tilkiyi istiyordun, değil mi?"

Atsumu omuz silkti.

"Sorun değil. Başka bir oyundan bir şeyler kazanırım. Gün uzun."

Kiyoomi standın başındaki adama bir bilet daha uzatırken Atsumu'ya sırıttı. "Gerek yok."

Silahı omzuna yerleştirirken Atsumu kendisine kocaman gözlerle bakıyordu.

Hareket eden ördekler Kiyoomi için hiçbir şeydi. Hayatını zaten çeşitli ateşli silahlarla, hareketi hedefleri vurarak geçirmişti. Kiyoomi'nin mesleği buydu.

Ördekler hiç sıkıntı çıkmadan pat pat düşünce, Kiyoomi'nin tilkiyi kazandığına hiç şüphe yoktu.

Atsumu kendisine uzatılan tilkiye önce bakmadı. Gözleri hala bir silaha, bir de düşen ördeklere dönüyordu.

"Kiyoomi– bunu... nasıl–"

Kiyoomi tilkiyi Atsumu'nun ellerine tutuştururken gülümsedi. "Acemi şansı."

-

Bir eli Kiyoomi'ninkinde ve diğeriyle peluş bir oyuncak tutan Atsumu'nun festivali bu kadar kendinden emin adımlıyor olması, Kiyoomi'yi şaşırtmalıydı.

"Atsumu, nereye gidiyorsun?"

Atsumu arkasına bakma zahmetinde bulunmadı. "Bir ayıcık gördüm, onu kazanacağım."

Kiyoomi tam "Tilkiyi beğenmedin mi?" diye soracaktı ki Atsumu'nun bahsettiği ayıcığı gördü. O şey... tilkinin beş katı kadardı.

Atsumu kendisini bir bıçak atma standına getirmişti.

Oyunları özellikle Kiyoomi'nin beceri alanlarından mı seçiyordu? Kiyoomi silahtan sonra bunu da yapabildiğini gösterirse Atsumu'yu korkutabilirdi.

Ayıcığı kazanmamaya karar verdi. Gün uzundu, başka bir şey bulurlardı.

Atsumu oyuna ilerlerken Kiyoomi'ye bakmadı bile. Kiyoomi o sırada belki başka bir oyunda Atsumu'ya benzer bir ayıcık kazanabileceğini düşünüyordu– standın başındaki adamın açıklamalarını duymadı.

Tek anladığı, beş atıştan üç tanesini tutturması gerektiğiydi.

Atsumu bıçakları eliyle tarttı, ardından ilk atışını denedi. Hedefi büyük bir farkla kaçırdı. Morali bozulmuşa benzemiyordu.

İkinci hedefini daha az bir farkla kaçırdığında Kiyoomi ona hiç değilse birazcık taktik vermek için öne atıldı. Tamam, bıçaklarla arası ateşli silahlar kadar iyi olmayabilirdi ama Kiyoomi'nin hemen hemen bütün aletler hakkında biraz bilgisi vardı. Yoksa kendi şirketinin en ölümcül ajanlarından biri olmazdı.

Tam ağzını açacaktı ki buna hiç gerek kalmadı.

Atsumu sonraki üç hedefi hiç zaman harcamadan üst üste attı, daha Kiyoomi ne olduğunu anlamadan bütün bıçaklar hedeflerin merkezini vurmuştu bile.

Yüzünde bilmiş bir sırıtışla kendisine dönen Atsumu karşısında yutkunmaktan başka bir şey yapamadı.

Atsumu, gövde boyutundaki kocaman ayıcığı aldığı gibi Kiyoomi'ye uzattı.

"Sen– Atsumu–"

Atsumu ayıcığı Kiyoomi'nin ellerine tutuştururken omuz silkti. "Acemi şansı."

Kiyoomi, bu kadar mükemmel atışların nasıl bir aceminin elinden çıktığını soracaktı ki ağzını açamadan aralarına duvar gibi kocaman bir peluş ayı girmişti.

"Bunu niye bana veriyorsun?"

Atsumu sırıtırken kaşlarını kaldırdı. "Sana yenileceğimi zannetmiyordun, değil mi?"

O an, Atsumu'nun dudaklarına atlamasını engelleyen tek şey kollarına zar zor sığan peluş ayıcıktı.

       

Kiyoomi, Atsumu'yla her şeyin bir yarış olduğunu fark edecekti.

Kiyoomi aşırı rekabetçiydi, ona hiç şüphe yoktu. Ama Atsumu'nun ondan geri kalır yanı hiç yoktu. Kiyoomi ne zaman bir şeyi başarsa, Atsumu bir adım ilerisine çabalıyordu. Asla geri kalmıyor, Kiyoomi'yi her zaman daha iyisini yapmaya zorluyordu.

Belki onu henüz doğru düzgün tanımadığı içindi ama... Kiyoomi, ruh eşleri gerçekse Atsumu'nun kendisi için seçildiğine ikna olmuştu bile.

Çok yazıktı. Çünkü Kiyoomi Atsumu'yu bir daha asla göremeyeceğinden emindi.

Japonya'ya dönerken aklında Miya Atsumu'nun kahkahası, cebinde ise festivalde çekilmiş bir fotoğraf vardı

48 saat √ sakuatsuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin