20

878 108 79
                                    

Bir süre sadece derin derin nefes aldılar. Kimseden çıt çıkmadı, birkaç saniye öncesinin aksine oda sessizliğe gömülmüştü.

Zaman imkansız derecede yavaşlamış gibiydi.

Atsumu her saniye, bir sonraki nefesini almaya korkuyor gibiydi. Kendi elinde de o silahın aynısından olduğunu unutmuş, kocaman gözlerle karşısındaki namluya bakıyordu.

Kiyoomi tetiği çekse bunu duyacak kadar yaşamazdı bile.

Kendi tüfeğinin varlığını unutma sebebi korku olabilirdi, sonuçta gözleri her an patlayabilecek bir ateşli silaha bakıyordu; yorgunluk olabilirdi, son bir saatte hiç olmadığı kadar hissizleşmişti...

...ya da tetiği çekemeyeceğini bilmesi de olabilirdi.

Enerjisi kalmamıştı. Yapabileceğini yapmıştı ve devam edebileceğinden emin değildi.

Bitsin istememişti. Son bir saatini Kiyoomi'yle evi kırıp dökerek geçirmişti ve bitsin istememişti. Çünkü biterse bu olurdu, bir seçim yapması gerekirdi, düşünmesi gerekirdi... Olayın heyecanı biterdi ve işin gerçekliğini hatırlardı.

İşin gerçekliği buydu işte. Atsumu'nun kocasını öldürmek için 48 saati vardı ve onun sonuna yaklaşmıştı. Büyük ihtimalle son şansı buydu. Şimdi tüfeğini ateşlerse görevini tamamlardı.

Kocaman gözlerle karşısındaki namluya bakarken parmağı tetiğin üzerinde bile değildi.

Gözlerini namludan çekip Kiyoomi'ye çevirdi ve- ah.

Kiyoomi'nin gözleri kendi başlarına bir hikaye anlatıyorlardı.

Bu yüzden Kiyoomi silahını yavaşça indirdiğinde şaşırmamalıydı aslında.

"Omi? N'apıyorsun..?"

Kiyoomi ağzını açtı, ne diyeceğini bilmiyor gibiydi. Son birkaç yılın aksine bakışları tamamen dürüsttü şimdi.

Gözleri yorgundu, pişmandı, hüzün doluydu ve sanki karşısında çok değerli bir şey varmış gibi bakıyorlardı. Atsumu bu bakışı görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki bir an nerede olduğunu unuttu.

Tüfeği tutuşu titredi.

"İstiyorsan..." dedi Kiyoomi, tüfeği elinden bıraktı. "Senin olsun."

"Hayır." Ne yapıyordu? Şimdi geri çekilemezdi, korkaklıktı bu. Bütün işi Atsumu'ya yıkamazdı. "Hayır- Omi-"

Kiyoomi tüfeği ayağıyla iterken bakışlarını Atsumu'dan çekmedi. O kadar savunmasız bakıyordu ki Atsumu ona bağırmak istiyordu. Korkaklık etmeyi bırakmasını, duvarlarını geri çekmesini, dürüst olmayı bırakmasını istiyordu.

Dürüst olmanın sırası değildi. Kiyoomi acımasızdı işte, birkaç senedir, şu son iki gündür, son bir saattir hep acımasız olmuştu. Şimdi vazgeçemezdi.

"Özür dilerim, Atsumu. Gerçekten."

Atsumu başını iki yana salladı, sanki bu Kiyoomi'yi ikna edecekmiş gibi tüfeğini salladı.

"Omi- şimdi... saçmalama. Ölmeye mi çalışıyorsun?"

Kiyoomi ironik bir şekilde güldü.

"Şu an ne seçeneğim var ki?"

Atsumu'nun sesi gittikçe yükseliyordu. "Şunu geri almak." Kendi tüfeğiyle yerdeki silaha işaret etti. "Korkaklık etmemek, savaşmak, Omi! Şimdi vazgeçemezsin."

"Ne istiyorsun, Atsumu? Kazanmak istemiyor muydun? Al işte." Sanki komikmiş gibi gülümseyerek başını iki yana salladı. "İronik olmaya başladı artık. Kaç yıldır seni bir türlü memnun edemiyorum. Ölmemeyi bile kabul etmiyorsun."

48 saat √ sakuatsuWo Geschichten leben. Entdecke jetzt