12

537 87 41
                                    

Kuroo kapıyı açtığı gibi konuştu.

"Kenma hala bir şey bulamadı ve bu saatte gece aktivitelerimizi bölmeni etik bulmu– yuh. Üstünden araba geçmişe benziyorsun."

Atsumu içeri dalarken Kuroo'yu itti.

"Geçti çünkü."

"Ne?"

"Üstümden araba geçti."

Kuroo, Atsumu'yu salona kadar takip etti, Atsumu kendini koltuğa atınca kapıda duraksadı.

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Kenma'yı çağırsana."

Kuroo bir süre öylece dikildi. Yeniden konuştuğunda sesi meraklıydı.

"Neler oluyor?"

Atsumu yorgun bir nefes verdi.

"Hedefimi biliyorum."

-

"Bu dediğin imkansız, Kiyoomi."

Kiyoomi baygın bir suratla Ushijima'ya döndü.

Gidecek başka bir yeri olmadığından şirkete dönmüştü. En azından evinden güvenliydi. Burada kimsenin kendisine ateş etmeyeceğinden emin sayılırdı.

Bütün bunları nasıl sindireceğini bilmiyordu.

Atsumu birçok şeydi: Gıcıktı, sinir bozucuydu, inatçıydı, gereksiz derecede rekabetçiydi, Kiyoomi'nin her zaman damarına basmanın bir yolunu bulurdu. Berbat yemekler yapar, onları acıya boğar, perdeleri değiştirir, Kiyoomi'yi deli ederdi.

Tamam, Atsumu son birkaç ay boyunca can sıkıcı bir oda arkadaşına dönüşmüş olabilirdi ama bunların hiçbiri şu durumla karşılaştırılabilir değildi.

Daha birkaç saat önce Atsumu, hayatında sadece yorucu bir figürdü. Kulağında vızıldayıp duran bir sinek gibiydi, can sıkıcıydı ama ölümcül değildi. Hatta Kiyoomi onunla atışmaya alışmış bile sayılırdı.

Şimdi hem can sıkıcı, hem ölümcüldü. Kiyoomi'yi neredeyse öldürüyordu. Kiyoomi, 5 yıldır evli olduğu kocasının kendisi kadar tehlikeli bir ajan olduğu bilgisiyle ne yapacaktı? Bu noktada ne düşünülürdü ki?

"...yani diyorsun ki, Miya Atsumu aslında bir suikastçi ve seni öldürmeye çalışıyor."

Kiyoomi yorgun bir nefes verdi. "Neredeyse öldürüyordu."

"Yani... bir aşçı değil miymiş?"

Kiyoomi tam Ushijima'ya 'Derdin bu mu?' diyecekti ki kaşlarını çattı.

"Bu– çok şey açıklıyor aslında."

Ushijima ellerini beline attı.

"Kiyoomi, acaba kocanın yakın zamanda canını tehdit etmiş olması bu olaya tarafsız bakmanı engelliyor olabilir mi? Miya'nın restoranını oldukça başarılı buluyorum."

Restoran. Restorana hiç Atsumu'suz uğramış mıydı?

"Yalnız gittiğinde restoranda hiç Atsumu'yu gördün mü?"

Ushijima kaşlarını çattı. "Neden soruyorsun?"

Kiyoomi ayaklandı.

"Araştırma yapmam lazım."

15 dakika sonra, şirketin koca ekranlı bilgisayarlarından birinin karşısında, sözde restoranın Atsumu'yla hiçbir bağlantısı olmadığı gerçeğine bakıyordu.

İnanılmazdı. Bunu nasıl fark etmeyebilirdi?

Her habersiz restorana uğradığında Atsumu'nun karşılamaya on dakika geç gelmesi şimdi daha mantıklı geliyordu. Atsumu her geldiğinde nefes nefese olur, "Arkada işler çok sıkışık." gibi bir şeyler derdi.

Yıllar önce. Son zamanlarda Kiyoomi, Atsumu'yu ziyaret etmeyi bırak, onu görmemek için evde daha az zaman geçirmeye başlamıştı.

"Kiyoomi, bunu daha önce fark etmediysen berbat bir eş olabilir misin?"

Ushijima kendisiyle alay bile etmiyordu. Sadece bu kadar dürüsttü işte.

"Sus."

Ushijima üzerine alınmadı, ekranı siyaha çeviren tuşa bastı.

"5 yıllık bir görevi yürütmek zor olmuş olmalı."

Kiyoomi kaşlarını çattı. "Ne?"

"İkiniz de üst seviye ajanlarsınız. Tesadüfen tanışıp evlenmiş olma ihtimaliniz ne?" Kiyoomi kocaman gözlerle Ushijima'ya döndü. "Görevi sen ya da biz hakkında bilgi toplamak olabilir. Mesleğini hiç sorguladı mı?"

Kiyoomi bir anlığına... düşünemedi.

Bu teori için anılarını yoklamaya çalıştı ama beyni bütün kapıları kapatıyordu sanki. Bu... korkunç bir düşünceydi.

"Saçmalama."

Mümkün değildi. Hepsi sahte olamazdı, Atsumu o kadar iyi bir oyuncu değildi. Koskoca 5 yılını bilgi toplamak için harcamazdı– hayır, bir zamanlar duyguları karşılıklıydı, zamanında o da Kiyoomi'yi bir o kadar seviyordu– hepsi yalan değildi.

"Hayır mı? Bunun tesadüf olduğuna inanıyor musun?"

Düşük bir ihtimal olabilirdi ama tesadüf olmak zorundaydı.

(Yani... Kiyoomi'nin akıl sağlığı için. Atsumu'nun kendisiyle iş için evlendiği düşüncesine katlanamazdı.)

"Evet."

"Kiyoomi..." Ushijima'nın ses tonu aklından geçeni belli ediyordu.

Kiyoomi'nin gerçekleri kabul edemeyen, acınası biri olduğunu düşünüyor olmalıydı.

Umurunda değildi. Durum ne kadar kötü olursa olsun, Atsumu kendisine karşı ne kadar tetiği çekerse çeksin Kiyoomi bunu düşünmeyecekti.

Onu rahatlatmaya çalışmak yerine Ushijima konuşmaya devam etti.

"Sonuçta... pek sorun olmamalı, değil mi? Hedefinin bütün zayıflıklarını biliyorsun, ayrıca onu sevmiyorsun bile." Bu sözler, Kiyoomi'nin boğazına bir yumru oturttu. "Onu ortadan kaldıracaksın. Gayet basit."

Kiyoomi cevap vermedi.

Onu sevmiyorsun bile. Bunu yalanlayamazdı ama... hiç tereddüt etmeden doğru da diyemiyordu.

Ushijima, sanki evlendiği adamı öldürmek çok kolay bir şeymiş gibi konuşuyordu. Gayet basit.

Basit falan değildi. Her şeye rağmen Kiyoomi'nin en zayıf anlarında tutunduğu ilk dal, Bangkok'taki Atsumu'ydu. Evlilik hayatı çöküşte olabilirdi ama her zaman bu kadar kötü değildi, Kiyoomi hepsini çöpe atacak kadar güçlü değildi.

Şu ana dek, birkaç sene önceki Atsumu ve şimdiki Atsumu'ya farklı kişiler gibi davranmıştı. Birine çok aşıktı, birine gıcık oluyordu.

Ne ironikti. İkisi de koca birer yalancıydı. Birisi Kiyoomi'yle evlenirken yalan söylemiş olabilirdi, diğeri ise yaklaşık bir saat önce Kiyoomi'yi öldürmeye çalışmıştı.

Gece bu bilgiyle nasıl uyuyacağını bilmiyordu.

Sabah ne yapacağına dair hiçbir fikri yoktu. Süresi azalıyordu.

.

.

.

.

.

sorusu olan var mi

48 saat √ sakuatsuOù les histoires vivent. Découvrez maintenant