28

473 77 58
                                    

Atsumu, kendisine bu halde bir alışveriş merkezine ön kapıdan ellerini kollarını sallaya sallaya girebileceklerini düşündüren neydi bilmiyordu. Özellikle omuzlarından sarkan silahlar ve açıkça yaralı haldeyken.

Kolunu inceleyecek ya da tavandan düşmenin hasarını ölçecek zamanı da yoktu, tek yapabildiği otoparka kadar Kiyoomi'nin peşinden koşmak ve o araba çalarken odağını kaybetmemeye çalışmaktı.

Yolcu koltuğuna atladığı andan itibaren düşüncelerini toparlamaya uğraşıyordu. Şu ana dek pek şansı olduğu söylenemezdi.

İki dakikada bir "Omi, bir şey söyl'ce'm." diye mırıldanıp duruyor, cümlesini tamamlamayı unutuyordu. Zihni ışık hızında ya da sıfırda çalışıyor gibiydi, aynı anda her şeyi ve hiçbir şeyi düşünüyordu sanki.

Kiyoomi olaya müdahele edip "Atsumu, kolunu göster." diyene kadar da önceliğinin bu olduğunu hatırlamayı unutmuştu.

Atsumu olabildiğince az hareket ederek ceketinden kurtuldu. Görüntü tahmin ettiği gibiydi. Gömleği yapış yapış olmuş, kırmızı üst kolunu kaplamıştı.

Yan koltuktan Kiyoomi konuştu.

"Ne kadar kötü?"

"Bilmiyorum."

İki gündür koşuşturması ve uyuyacak zaman bile bulamamış olması yeterince kötüydü, bir de şirketinin daha en baştan kendisine ihanet ettiğini öğrenmesiyle birleşince Atsumu tamamen bitmiş hissediyordu.

Eliyle Kiyoomi'ye doğru işaret etti.

"Baksana. Oralarda bir şeyler var mı?" O sırada kendisi de torpidoyu karıştırıyordu.

Torpidoda ruhsat, bir çift eldiven, iki anahtarlık ve şemsiye buldu. Hiçbirinin işe yaramayacağı barizdi.

Kiyoomi yan koltuktan güldü. "İşine yarar mı? Belki acını alır."

Elinde koyu renkli bir şişe tutuyordu. Atsumu karanlıkta, onun neredeyse viski şişesi olduğunu seçemedi.

"Hala soğuk. Acelesi vardı herhalde." dedi Kiyoomi, şişeyi aldığı yere bırakmak üzereydi.

"Ver."

Kiyoomi bir an kaşlarını çattı, doğru duyup duymadığından emin olamıyormuş gibiydi.

"Ciddi misin?"

Atsumu cevap vermedi, uzanıp şişeyi çekti. Hiç yoktan iyiydi.

Neredeyse tek kolla çalışmak Atsumu'yu yavaşlatmıştı ama daha önce hiç bu durumda bulunmamış değildi. Dişlerini sıktı, marketten aldıkları birkaç giysiye uzandı.

Bunları kılık değiştirmeye ihtiyaçları olabilir diye istemişti ama belli ki şimdilik buna odaklanamayacaklardı.

Dişiyle yırttığı bir tişörte viskiyi dökerken zaman kaybetmedi. Önce onunla kolunu temizledi, ardından yaranın üstüne birkaç kumaş sardı. Eğer iki düşünceyi bir araya getirebilecek kadar düşünme becerisi olsaydı kolunun durumunu incelemeye çalışırdı ama Atsumu'nun beyni neredeyse durması için kendisine yalvarıyordu.

Her şeyin durmasını istiyordu. Atsumu çok yorulmuştu.

"Nereye gidiyoruz?" diye mırıldandı.

"Bilmiyorum." Kiyoomi bir süre duraksadı, o da fazlasıyla yorguna benziyordu. "Kolun nasıl?"

Atsumu cevap vermeden önce dışarı döndü. Diğer arabalar geride kaldıkça çevreleri gittikçe ıssızlaşıyor, lambaların yansıttığı turuncular yolları boyuyordu. Akşam, kendini geceye bırakmaya çoktan başlamıştı.

48 saat √ sakuatsuWhere stories live. Discover now