26

504 90 88
                                    

Atsumu, yolun kalanını dahi Kiyoomi'nin sürmesine izin vermedi. Söylediğine göre "Kaçış ve/veya Varış Zorlu Engeller Sürücülüğü" eğitimi almıştı ve direksiyonda kalmayı hak ediyordu.

Kiyoomi bu sözde eğitimin yalan olduğuna %80 kadar emindi ama bunu sesli söyleyip tartışma çıkartmak istemiyordu. Atsumu utanmaz yalanlarına kendisi de inanıp savaş çıkartan bir insan türüydü çünkü.

Adı bile inanılır gibi değildi, gerçekten. Atsumu yine işine geldiği gibi bir şeyler uyduruyordu.

Neyse. Bir 6 yıl daha boyunca kişiliği, mesleği, ailesi ve yemeklere acı koyup koymadığı hakkında yalan söylemesin- bu kadarı Kiyoomi'ye yeterdi.

(Tabii sonraki 6 yıl boyunca var olmaya devam edebilirse.)

Yolda sadece malzeme tedarik etmek için durakladılar. Otele girdiklerinde tatile çıkmış üç kişiye benziyorken çantalarında çeşitli silahlar, şık gömleklerinin altında kurşun geçirmez yelek ve Atsumu'nun elinde Haiba'nın sırtına doğrultulmuş iyi saklanan bir silah vardı.

Haiba'yı sorgulamak için çekildikleri odada işlerinde ufak bir gecikme oldu. Öncelikle Atsumu ikiz kardeşiyle uzun ve anlaşılmaz bir konuşma yaptı, ne konuştuklarını söylemedi. O sırada Kiyoomi Haiba'yı bağlamak ve Atsumu'nun ikizinin nasıl biri olduğunu merak etmekle meşguldü.

(Atsumu'nun dediğine göre çirkin ve çok bilmişin tekiydi. Ve yine onun dediğine göre- Atsumu'dan çok daha iyi biriydi.

"Gerçekten, Omi, benim kadar boktan biri olmasaydın yanlış ikizle evlendiğini düşünüp üzülürdüm." demişti. Bir iltifat sayılmayacak kadar kaba, bir o kadar da gereksiz bir bilgiydi. Kimse Kiyoomi'yi Atsumu'ya aşık olmaya zorlamamıştı.)

Bunların ardından bir de şanslı olduğunu iddia ettiği bıçağını aramaya koyuldu. Sanki yaşamları tehlikede değilmiş ve Haiba'yı iki suç örgütüne teslim etmek gibi bir dertleri yokmuş gibi bir de Atsumu'nun bıçağını bulmasını beklediler.

Sonunda sorgulama işine geçtiklerinde aradan 15 dakika geçmişti.

Atsumu hem arabayı sürmesine izin vermemiş, hem de şu işin en zevkli yanını bile Kiyoomi'ye bırakmamıştı. Bencillik ediyordu.

"Müzakere eğitimim var, Omi, ben hallederim."

Böylece Kiyoomi kendini iki kişilik yatakta oturmuş ve hiçbir şey yapmazken buldu. Atsumu ise bir sandalyeye bağlı Haiba'nın karşısına geçmiş, bütün sahteliğiyle gülümsüyordu.

Kiyoomi bu gülümsemeyi hiç özlemediğini fark etti.

Atsumu sanki avını inceliyormuş gibi Haiba'ya baştan aşağı bir göz attı, sanki küçük bir çocukla konuşuyormuş gibi elleri dizlerinde eğildi.

"Ben favori bıçağımı ararken bizi sabırla beklediğin için teşekkürler, Haiba-kun." dedi Atsumu, sesi ciddiyetten uzaktı. "Bir an yanlış ceketimi giydim sanmıştım. Evim patlarken üstüme ne alacağımı seçememiştim. Sadece birkaç saat önce oldu- fark ettiysen biraz kötü bir gün geçiriyorum."

Haiba, Atsumu'nun şaka yapıp yapmadığını çözmeye çalışıyormuş gibiydi.

"Lafı açılmışken, Lev desem olur, değil mi? Ben öyle çok resmi biri değilim."

Kiyoomi'ye sorsalar, Haiba Lev tehlikeli birine benzemiyordu. Daha çok yanlış zamanda yanlış yerde yakalanmış bir aptala benziyordu. Lev, Atsumu'yu izlerken bile suç dünyasından hiç haberi yokmuş gibi kocaman gözlerle bakıyordu.

"Şey- fark etmez."

Atsumu'nun gülümsemesi genişledi, eğer bu kadar ürkütücü olmasaydı belki sevimli bir hareket olurdu.

48 saat √ sakuatsuWhere stories live. Discover now