16

564 90 59
                                    

Atsumu'nun tek başına oturduğu masa, dans salonunun uzak köşelerinden birindeydi.

Salonun genişliği, masaların şıklığı, çalan müzik dahil her şey, buranın ne kadar pahalı olduğuna birer kanıttı. Üstündeki takım da ortamın zenginliğine uyuyordu.

Seçtiği masa tesadüf değildi. Atsumu'nun buraya ilk gelişi değildi nasılsa.

6 yıl önce bu masada tam karşısında oturan kişi Kiyoomi'ydi- o zamanlar cebinde bir kutu, elinde bir kadehle Atsumu'ya gülümsüyordu.

Şimdi ise karşısındaki sandalye boştu ve Atsumu'nun yapabildiği tek şey en güzel takımını giyip, Kiyoomi'nin kendisine evlenme teklifi ettiği masada boş gözlerle çevresini incelemekti.

Ağlamamıştı çünkü Atsumu böyle bir canavardı. Ama gözünden bir damla düştüyse de... onu silecek, hiç olmamış gibi davranacaktı.

İçinde tuhaf bir rahatlamışlık vardı. Sonuçta bitmişti. Hayatının en berbat birkaç gününden sonra artık duraksayabilirdi. Savaşı kazanmıştı, yıllar boyu kendisine yalan söylemiş olan Kiyoomi'den de kurtulmuştu.

(Ne kadar çirkin bir kelimeydi. Atsumu, Kiyoomi'den kurtulmak istememişti ki.)

Rahatlamış olabilirdi ama mutlu değildi.

Son zamanlarını Kiyoomi'yi severek geçirmediğini biliyordu ama içinde geçmişi arayan, onu geri isteyen bir kısım vardı. Daha birkaç gün önce evliliğini düzeltip düzeltemeyeceğini merak ederken şimdi evli olduğu adamın sonsuza dek gitmiş olduğu gerçeğiyle yüzleşiyordu.

İçinde her şeyi inkar eden bir ses yok değildi. Kiyoomi'nin yok olduğuna inanmak istemeyen, hala buralarda bir yerde olduğunu söyleyip duran ses, Atsumu'yu huzursuz ediyordu.

Belki de sadece gerçeği kabullenmek istemiyordu.

Bardağı tutan elinin üstüne tanıdık bir el daha kapanınca, bu düşüncesi haksız çıktı.

"Kutlama yapmak için cenazemi bile bekleyemedin mi? Hayret bir şeysin, Atsumu."

Kiyoomi elindeki bardağı kaparken hiç zorluk çekmedi, karşısındaki sandalyeye ilerledi. Atsumu kadar şık giyinmişti, bir asansörde zehirli gazlar arasında tıkılı kalmışa benzemiyordu.

Kiyoomi'nin yokluğunda rahatlamış hissetmişti ama... şu an karşısında oluşuna daha çok rahatlamıştı.

"Oturabilir miyim?"

"Hayır."

Kiyoomi sandalyeye oturdu.

"Biliyor musun... şu son birkaç saatte çok düşündüm. Kocanın tereddüt etmeden seni öldürmeye çalışması göz açıyor."

Atsumu boş gözlerle Kiyoomi'ye baktı. Sesinin bu kadar çatlamasından nefret etmişti. "Ne sonuca vardın?"

"Boşanmak istiyorum."

Neredeyse gülecekti.

"Nasıl başardın?"

Kiyoomi kaşlarını çattı. "Neyi?"

"Asansörü."

Duyduğuyla Kiyoomi'nin yüzüne yerleşen gülümseme oldukça parlaktı.

"Dedim ya, beni küçümseyip duruyorsun. En başından sizin asansörde değildim, Atsumu."

Atsumu şaşkınlıkla büyüyen gözlerine engel olamadı. Soru sormaya devam edemeden Kiyoomi ayaklanmıştı bile.

"Kalk. Dans edelim."

Atsumu alayla gülmeden edemedi. "Terbiyen nerede, Omi? Bu üslupla başka kimseyi dansa kaldıramazsın."

"Evli değil miyim? Başka kimi dansa kaldıracağım?"

48 saat √ sakuatsuWhere stories live. Discover now