soigne toi partie 1

350 47 1
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın<3

"Channie ne yapıyorsun?"
Chan haftanın son günü yorgunluğunu atmak için kendisini odasına kapattıktan sonra yarım kalan işlerini tamamlamak için bilgisayarını eline almıştı. Bu sırada kapısını çalıp elinde iki kupa kahve ile giren küçüğüne bakmak için başını kaldırıp gülümsemişti.

"Şu müziği sözlere uyarlamaya çalışıyorum, sen yapıyorsun bakalım?"

Elindeki kupaları büyük masaya koymuş ve yatağın köşesinden tabureyi alıp büyüğünün tam önüne oturmuştu.
"Birşey yapmıyorum, sadece seninle  şey konuşmak istiyordum bir konu hakkında."

Chan jisung ciddi konuşmalarda ne kadar kötü olduğunu ve zorlandığını bildiği için bilgisayarı kapatmış ve tamamen küçüğüne dönmüştü.
"Bir sorun mu var? Okulla mı ilgili ? Yoksa o adam-"
Jisung iki elinde kaldırıp hayır anlamında salamıştı.

"Hayır hayır ben daha farklı birşey söylicem."
Chan onu bölmemek için sessizliğini korumuştu.
"Minho, biz onunla offff nasıl söylesem, biz sevgiliyiz."
Derince yutkunmuş oynadığı parmaklardan gözlerini çekerek büyüğüne bakmıştı.

"Ne zamandır? Sen daha geçenlerde onun ne kadar aptal olduğunu söylemiyor muydun?"
Aslında sesini onunla dalga geçmek istiyor gibi çıkarmıştmak istemişti ancak kuruyan boğazı ve aniden kalbinde hissetiği küçük sızı sesinin çatalaşmasına neden olmuştu.

"Ondan ne zaman tam olarak hoşlandığımı bilmiyorum. Bir kaç  hafta sürekli benimle flört etti. Geçen hafta teklif olmasa da sevgili olduk."
Gözlerini kapatı sarışın beden.
Jisung ona bir az süre tanıdı, kim olsa hoşlandığı birinden bunları duysa yıkıllırdı ama söylemesede ona ümit vermeye devam edecekti ve bunu istemiyordu.
"Peki benden ne istiyorsun?"

Bir elini masanın üstündeki büyük elin üstüne koydu.
"Ailem ve en yakın arkadaşım olarak gördüğüm senin bilmeni istiyorum. Daha sonra bana kırılmaman ve üzülmemen için haber verdim."

Bu sefer Chan gözlerini birleşen iki ele çevirmişti. Minho olmasa bile jisung onu abisi yada arkadaşı olarak görecekti. Bunun bilincindeydi ve yirmibeş senelik yaşamında öğrendiği birşey varsa o da çok büyükte olsa bazı sevgilerin karşılıklı olmayacağıydı bu da jisungu suçlamanın anlamsız olduğunu gösterirdi. Ama bu yinede pembe saçlıyı artık önemsemiyeceği anlamına gelmiyordu.

"Olurda aynı şeyleri bir daha yaşarsan yani ayrılırsan falan eski haline yeniden mi döneceksin? Ben o jisungun geri gelmesini istemiyorum. Her gün kriz geçirip kendini kesip biçen jisungun geri gelmeyeceğini söz verirsen kırılıp üzülmem."

Yalan. Üzülürdü, kırılırdı da ama eski jisungun geri gelmesindense bu duyguları içinde yaşayabilirdi.
Jisung hızla onun elinin üstündeki eli çekip boynuna sarılmıştı.

"Benim canım birtanecik hyungum. En sevdiğim sensin. Changbin bok yesin."
Her şekilde yine ortancaya atılan lafla kıkırdamasına engel olamadı sarı saçlı o da küçüğüne sarıldı ve sırtını okşadı.

...

"Chang binnie!!"
Adını sevimli ve uzatarak söyleyen küçüğüne bakıp gözlerini devirdi.

"Ne var amcık?"
Son zamanlarda yani yaklaşık iki haftalık tatil süresi boyunca küçüğünün günden güne iyileştiğine şahitlik eden changbin ne kadar mutlu olsada hâla alışamamıştı.

Yinedr jisungun sürekli asık suratı , kötü düşünceleri , çığlıkları, krizleri evdeki üç kişi içinde geçmişte  birkaç kötü anı olarak kalmıştı. Jisungun dediği gibi turuncu saçlı olan verdiği sözü tutuyor ve onu gerçekten iyileştiriyordu.

"Ne yapıyorsun?"

"Mesajlaşıyorum."
Jisung kıkırdadı. Minho ile yağan kar yüzünden pazartesi gününden sonra bir daha buluşamamışlardı. Ancak sürekli mesajlaşıp konuşuyordu. Hata sıkıldıklarında diğerlerine de haber veriyor bilgisayardan  görüntülü konuşuyorlardı bunun sayesinde de seungmin ve changbinin arasındaki ilerlemeden haberi oluyordu.

"Seungmin senden çok fazla hoşlanıyor. Artık sevgili olun."

Changbin yüz üstü uzandığı yataktan kafasını kaldırıp küçüğüne baktı.
"O da nerden çıktı?"

"Konuştuğunuzu biliyorum. Bir nevi cesareti de ben verdim seungmine. Ama senin kendisini oyaladığını düşünüyor."
Telefon ekranına bir kaç kelime daha yazıp ekranı kilitleyerek uzandığı yerden kalkıp oturmuştu.
"Neden öyle düşünüyor ki? Güven duygusunu veremedim mi?"

"Hayır sik kafalı. Ondan yaşça büyük olduğun için heves olduğunu düşünüyor. Sen flört süresini ne kadar uzatırsan o kadar çok bunu düşünecek ve üzülecek, bir an önce konuşun."

Pembe saçlının dediklerini bir süre düşünmüş  sonra kendini beğenmiş küçüğüne  belli etmeden onun haklı olduğunu kendi içinde itiraf etmişti.

"Hah, paşamıza bak sanırsın  ilişki uzmanı."

Jisung oturduğu yerden ayaklanmış ve kapının önüne gidip büyüğüne doğru konuşmuştu.
"Biri acı versede en azından iki ilişkim oldu kutsal bakire."

Changbin hızla  oturduğu yerden uzanıp yastığına uzanırken jisung kapıyı kapatmış ve odasına koşmuştu.

Boydan aynanın yanındaki çalışma masasına geçip defterini eline aldı. uzun zamandır yazamadığı için defterinin kapağınıda açmamıştı.  yarım bıraktığı şarkıya baktı.

Pazartesi günü yazdığı şarkıları Chana verip min hyunguna teslim etmesini isteyecekti. Come back yapacak grubun albümü için.

Bir süre sayfadaki dağınık sözlere gözlerini gezdirdi.

Bu kadar umursamaz olmana gerek yok
Gülümsüyorum ve seni duyuyorum.

Sadece katlanmanın kolay olduğunu düşünmüyorum
Bunu yapamayacağın zamanlar vardır
Gülmek istemesende gülüyorsun
Senin için ''Sorun değil'' diyeceğim

Kalbine yağmur yağdığında
Seni de yanımda götüreceğim
Sadece orada durma, şemsiyemi açacağım

Kalemi alıp bir kaç kelime karalacakken çalan telefonla dağılan dikkatine lanet etti.

"Efendim felix."

" jisung nasılsın?"

"İyiyim de sen nasılsın daha sabah konuştuk bir sorun mu var?"

"Şey yarın minho hyungun anne ve babasının ölüm yıl dönümü. Bizim onunla gitmemize izin vermiyor. Belki sen gidersen birşey demez."

Jisung derince yutkundu. Uçurumun kenarında hayatını anlatan sevgilisinin kırgın ve yaşlı gözleri geldi aklına.

"Nerde olduğunu biliyor musun? Konum at yarın  onun peşinden giderim."

Felixle bir süre daha konuştuktan sonra telefonu kapatıp yatağına geçti.
Gözleri tavandaki yıldızlarda gezindi.
Minhonun gözündeki yıldızları izlemek  şuan izlediklerinden daha çok cazip gelse de bu saate onun yanına gidemezdi. Eğer giderse turuncu saçlıdan yiyeceği azarı  tahmin edebiliyordu.

Bu yüzden sabahı bekledi. Onu görmeye gidip sıkıca sarılacak ve iyi olduğundan emin olacaktı.
Sekiz yıldır kimsenin yanında olmasına izin vermemişti ancak yarın kendisi onun yanında olacaktı.

-------------
20.55

nepenthe MinsungWhere stories live. Discover now