soigne toi partie 2

346 49 3
                                    

Oy ve yorum yapmayı unutmayın<3

Minho

Kar yağıyor. Hava soğuk. Gözlerimden düşen yaşlar daha  yanaklarıma ulaşmadan  buz tutuyor.

Ama önemli değil çok üşümüyorum. Annem de üşümüyordur değil mi?
Mezarını hep kar kaplamış.

Annem karı çok severdi gençken.  Öldüğünde de pek yaşlı sayılmazdı aslında. Belki sürekli gözünün kenarındaki kırışıklıklardan bahsederdi ama o kadar güzel gülerdi ki gülüşünden gözlerinizi alamadığınız için kırışıklıkları göremezdiniz.

İlk kez en sevdiği dansı kar yağarken büyük bahçemizin ortasında öğretmişti bana. Düşe kalka bir süre sonra yorulduğum için karda oturup onu izlemiştim.
Bir melek gibi  süzülüşü hâla aklımda.
Babam kırdı kanatlarını lanet herif.

Tam  da yanında mezarı. Hiçte yakışmıyor annemin yanına. Belki o olmasaydı  annem yaşıyor olabilirdi.

Sekiz yıl boyunca o kadar çok sessizce ağladım ki artık burda öylece dururken bile yanaklarımdan süzülen yaşları hissedebiliyorum halbu ki yüzümde tek bir mimik bile oynamıyor.

Arkamdan gelen kalın botların karı ezme sesi ile mezarın biraz ilerisinde oturduğum bankta o tarafa döndüm.
Pembe saçları ile yarşır pembe  yanakları , pembe burnu ,pembe dudakları   sert giyim tarzının aksine bir bebek gibi görünüyordu gözümde.

"Nasıl buldun beni? Neden geldin?"

Öyle sorduğuma bakmayın. Kalbim  onu gördüğü için deli gibi atıyordu. Bu günde bile beni mutlu ediyordu.
Omuz silkti.

"Pazartesi beni herşeyden koruyacağını söyledin. Bende seni herşeyden koruyacağım. Seni koruyacağım ilk şeyse soğuk hava."
Oturduğum tahta banka yanıma oturmuş ve kafasını göğüsüme koyup belime doladığı kollarıyla sıkıca sarılmıştı.

Bazen beni hayretler içinde bırakabilecek tek kişi olduğunu düşünüyorum. Uçurumun kenarında soğuktan titrerken tek dokunuşuyla kanımın kaynadığını ilijkerime kadar ısındığımı hissederken yine burda kollarını etrafıma sararakken eridiğimi hissediyordum.

Bu çocuk benim ilk zamanlarda tanıdığım soğuk ve ucube olarak bahsettikleri çocuk muydu?  Kalıbı mı basarım ki aynı kişi değillerdi. Sanırım başardım dediğim gibi onu iyileştirmiştim şimdi ise bana sarılarak o beni iyileştiriyordu.

"Gidelim mi?" sorduğum soruyla kafasını göğüsümden kaldırdı.

"Felix tüm günü mezarlıkta geçirdiğini  söylemişti neden erken gidiyoruz?"

Omuz silken taraf ben olmuştum bu sefer.
" Sekiz senenin ardından ilk kez bu günü evde geçirmek istiyorum. Sen beni soğuktan koruyacağını söyledin bende seni soğuktan korumak için eve gitmeyi ve sarılarak uyumayı teklif ediyorum. Bence yeterli bir sebep."

Bana gülümsemiş ve hemen ayaklanmıştı.
"Annenle konuşabilir miyim? "
Sorduğu soruyla kıkırdadım. Pek böyle inançlarım  yoktu ölü biriyle konuşmazdım. Annemin tanrıya yakarışlarını duymasaydım tanrının varlığını bile sorgulardım.
Elimi uzatıp   devam etmesini için onay verdim. O  ise uzatığım eli tutarak birleşik büyük mezarın  önünde durdu.

"Merhaba bay ve bayan lee. Bay lee söyleceklerim için üzgünüm ama konuşacaklarım bayan lee ve benim aramda kalmalı lütfen üzerinize alınmayın."
Aptal.
Aptal kalbim her kelimesiyle nasıl böyle sımsıcak olabilir. Dedikleri ile gülümeye çalışsamda soğuk yüzünden çatlayan dudaklarım pek  müsaade etmemişti. Bir anca öpüşmemiz gerekiyordu.

nepenthe MinsungWhere stories live. Discover now