yalnız değilsin, unutma

996 118 59
                                    

Tepsiyi fırına ittirmiş ve kapağını kapatmıştı. Dağılmış tezgaha doğru ilerlemiş ve unun kağıdını katlamış, ardından tekrar poşedine sokup bağlamış ve yerine koymuştu. Buzdolabına konulacak bir iki eşyayı buzdolabına ve diğer şeyleri de yerlerine yerleştirmiş, ardından lavabonun üzerini silmişti.

Geldiğinden beri mutfaktaydı ve dinlediği şarkılar eşliğinde bir şeyler yapıyordu. Hamur işi ve tatlı tarzı şeyleri yapmayı çok severdi Felix, güzel de yaptığını düşünürdü.

Seungmin'in evinden geleli saatler oluyordu ve geldiğinden beri poğaça, börek ve brovni yapmıştı. Son olarak da yaptığı kurabiyeleri fırına atmıştı.

Elbette hepsini tek başına yiyemezdi, hatta çeyreğini bile yiyemezdi fakat arkadaşlarına verirdi. Belki de yine Chan'a götürürdü, onun haberi olmadan.

Kurabiyeler fırında fazla uzun süre kalmayacaklardı, o yüzden Felix tekrar fırının başına dönmüş ve kapağını açıp tepsinin ucunu biraz çıkartmıştı. Daha olmadığını görmesiyle tepsiyi tekrar ittirecekken, evin içinde yankılanan kapı zili ile irkilmişti.

"Ananı!" Derin bir nefes almış ve fırının kapağını kapatıp hızlıca kapıya gitmişti. Kapı deliğinden bakmış ve görediği beden ile dudakları aralanmıştı.

Chan neden gelmişti ki?

Felix yutkunmuş ve kapıyı yavaşça açmıştı. Okuldan direkt geldiği belli olan bedenin üzerinde hâlâ okul gömleği vardı. Kravatı çıkmıştı ve gömleğin ilk iki düğmesi açıktı, beyaz teni gözler önğndeysi. Felix boğazını temizlemiş ve bakışlarını Chan'ın gözlerine çıkartmıştı.

Onun da kendisini incelediğini fark etmesiyle dudaklarını birbirine bastırmıştı. Üzerinde, büyük ihtimalle un olmuş mutfak önlüğü vardı!

"Önlükle çok tatlı olmuşsun." Felix'in yüzü kızarırken, çilleriyle birlikte sunduğu bu güzel manzara, sıkıcı okul gününden sonra çok iyi gelmişti Chan'a.

"Hoş geldin, geçsene." Felix kapıyı biraz daha açmış ve içeriyi göstermişti. Ardından aklına gelen şey ile gözleri büyümüştü.

"Anam, kubariyeler!" Chan ne olduğunu anlamadan Felix, bir anda kapıyı bırakmış ve mutfağa doğru koşmuştu.

Chan, Felix'in endişelenip yanlış söylediği kelimeye ve onun o telaşlı halinin tatlılığına kıkırdarken içeriye geçmiş ve kapıyı kapatmıştı.

Hızlıca Felix'in girdiği kapıya doğru ilerlemiş ve kapı girişinde durup duvara yaslanmıştı. Çünkü şu an karşısındaki manzara izlemeye değerdi.

Gözlerini kapatmış, güzel gülümsemesiyle, tuttuğu tepsideki sıcak kurabiyelerin kokusunu içine çeken Lee Felix, cidden çok güzel bir manzaraydı.

"Çok güzelsin, her şeyinle." Chan sessizce mırıldanmıştı. Kendisinin bile zor duyduğu bu sesi, Felix'in duymasının imkanı yoktu.

Tepsiyi lavaboya serdiği bezin üzerine bırakmış ve yukarıdaki raflardan birisinden güzel bir tabak indirmişti. Bir spatula yardımıyla kurabiyeleri yavaş yavaş tabağa düzgünce yerleştirmiş, hepsini yerleştirdikten sonra arkasına dönmüş ve masaya bırakmıştı tabağı.

"Bu kadar hazırlık ne için? Misafir mi bekliyordun? Eğer öyleyse gidebilirim." Felix lavaboya tekrar dönmüş ve tepsinin içindeki yağlı kağıdı alıp buruşturmuştu.

"Yok, kimse gelmeyecek. Canım sıkkındı, kafamı dağıtmak istedim." Sıcak tepsiyi lavaboya iktirmiş ve soğuk su tutmuştu. Onun bir süre soğumasını beklerken, kirli bulaşıkları makineye yerleştirmeye başlamıştı.

big dick boys, skzWhere stories live. Discover now