senin için açmış manolya

598 66 29
                                    

Taksiden inmiş ve karşılarında kalan güzel binaya bakmışlardı. Hyunjin, Jeongin'in elini tutmuş ve onu tahta merdivenlere doğru çekmişti. Jeongin'in yüzünde bir tebessüm oluşurken onu takip etmişti. Kapıya gelemleriyle ve karanlık içeriyi görmeleriyle birlikte Jeongin'in kaşları çatılmıştı.

"Kapalı mı ki?" Hyunjin dudaklarını büzmüştü.

"Yan tarafta da bir kapıları vardı, o tarafa bakayım ben. Geliyorum hemen." Hyunjin, Jeongin'e cevap zamanı vermeden koşmuş ve binanın yanına girmişti. Jeongin'n kaşları iyice çatılırken, kapıyı hafifçe ittirmeye çalışmıştı. İttirdiği gibi açılan kapı ile birlikte içeriye girmiş ve girdiği gibi etrafı renkli ışıkların aydınlatması bir olmuştu. Bir anda konfeti patlatılmasıyla korkuyla bağırmış, biryandan da arkadaşlarının doğum günü şarkısı söylemesiyle kahkahalara boğulmuştu.

"İyi ki doğdun, iyi ki doğdun. Mutlu yıllar sana!" Karşısından gelen Hyunjin'i görmesiyle yüzünde kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Elindeki pastanın mumlarını söndürmemeye dikkat ederek yürüyordu. Tam önünde durduğunda, doğrudan jeongin'in gözlerine bakmıştı.

"Bir dilek tut Jeonginnie~" Jeongin gülümsemiş ve dilek tutup üflemişti pastayı. Tekrar alkış sesleri kaplarken, herkesle tek tek sarılmaya başlamışlardı.

"Doğum günün kutlu olsun kardeşim." Chan içten, sıkıca sarılmıştı kendisine, Minho ve Changbin ise onun sarılmasına sulanarak arkadan atlamışlardı üstlerine. Ufak kıkırdamalar dönerken etrafta, Hyunjin elindeki pastayı masaya bırakmış ve Sana'nın onlar için bıraktığı garsonlardan birisi almıştı pastayı hemen.

Dörtlü sarılmalarını bitirdikten sonra Felix Jeongin'e doğru ilerlemişti.

"Bugüne kadar benden pek haz etmediğini ve nedenini biliyorum. Ben kendi içimde affettim seni ve senin de beni affetmeni isterim. İyi ki doğmuş ve Hyunjin'imin hayatına girmiştin Yang Jeongin." Felix sıkıca sarılmıştı Jeongin'e. Böyle bir şey kesinlikle beklemiyordu Jeongin ama büyükçe gülümsemişti.

"Affedildin Yongbok, ama söz ver, Chan hyungu üzmeyeceksin." Felix yavaşça ayrılmıştı Jeongin'den.

"O konuda hiç şüphen olmasın Jeongin." Ardından uzaklaşmış ve Chan'ın kolunun altına girmişti hemen. Chan'ın şakaklarına öpücük bırakmasıyla kıkırdamıştı.

"Şu ekipte en sevdiğim kişi olabilirsin, açık sözlülüğüne hayranım. Fazla muhabbetimiz yok ama bundan sonra ayrılmaz sekizli gibi dolaşacağız sanırım, eminim iyi anlaşırız." Seungmin cümlesini bitirdiğikten sonra kısaca sarılmış, daha sonra kendisine trip atar gibi bakan Changbin'in yanına ilerlemişti.

"En sevdiğin o mu? Beni çok kırıyorsun Kim Seungmin." Seungmin kıkırdamış ve onun yanağına bir öpücük kondurmuştu.

"Kimi en çok sevdiğimi biliyorsun zatten Seo."

Jisung gözlerini kısarak Jeongin'in önünde durmuştu.

"İsmimi bildiğinden bile emin değilim, ama mutlu yıllar Jeongin." Jeongin kahkaha atmış ve Jisung'un kendisine uzattığı el sesli bir şekilde tutup kendisine çekmişti onu. Sırtını patpalmış, daha sonra uzaklaştırmıştı.

"Elbette biliyorum ismini Jisung, Seungmin'in de dediği gibi, bundan sonra pek ayrılacak gibi değiliz o yüzden meark etme." Jisung kolunu açıp kapamış ve bir eliyle Jeongin'in elini tuttuğu kolunun omzunu ovmuştu.

"Adamım, onu bunu boş ver, spor rutinine ihtiyacım var, gücün epey yerinde." Jisung elini çırparak uzaklaşmıştı ondan. Sıranın Hyunjin'e geldiğini fark eden ekip, kendi aralarında anlaşmış ve uzaklaşmışlardı oradan.

big dick boys, skzWhere stories live. Discover now