"SEÇİM"

1.1K 147 145
                                    

Genç kadın, konsey odasının ortasında ayakta dikiliyordu.

Hakim'in kararını vermesini ve duruşmanın bitmesini bekliyordu. Mahkemenin sonucu ne olacaksa olsundu. Çünkü ayakta duracak hali kalmamıştı. İçinde kötü şeyler olacağını hissediyordu. Normal şartlar altında olsa kadının canını almaları önemli değildi; ama şu an yaşaması her şeyden önemliydi.

Eva hamileydi. Şimdiden bebeğini seviyor, ona zarar vermek isteyen herkesi buna pişman edeceğine ant içiyordu.

Ve zamanı geldiğinde acımadan uygulayacaktı.

Bebeğinin varlığını hissetmek için kollarını karnının etrafına sardı. Böyle yapmak sanki onu tüm zararlardan koruyabilirmiş gibi düşündürüyor ve iyi geliyordu.

Bebeğinin gelecekte nasıl olacağını da düşünmüyor değildi Eva. Yine de onu doğuracak ve iyi şekilde yetiştirecekti.

Eva'nın bebeğinden başka kimsesi yoktu. Birbirlerine kenetleneceklerdi. Sadece onun için yaşayacak, onun için her zaman savaşacak, zamanı geldiğinde zor da olsa bırakıp gidecekti.

En zoru da buydu onun için. Kahin'in söylediklerini istemese de yapması gerekiyordu. Başını iki yana salladı. Şimdi bunları düşünmesinin sırası değildi. Düşüncelerini toparlayıp tekrar şimdiki zamana döndü.

Kendini savunmamıştı Eva. Bunun faydası olmayacağını biliyordu zaten karar önceden verilmişti. Bugün burada toplanan kalabalık sadece gösteriden ibaretti.

"Sessizlik." Hakim'in bağırması üzerine salondaki uğultular kesildi.

Hakim kürsüde olan suçluya yargılayıcı ve aşağılamış bakışlarını yolladı. "Eva Black, karnında taşıdığın varlığın gelecekte nasıl olacağını bilmiyoruz. Türümüz ve insanları korumak adına..."

"Ama..." Kendisini savunmak adına hakimin cümlesini bitirmeden söze daldı.

Eva'nın sözünü kesmesine kızdı ve öfkeyle çıkan sesi tüm konsey salonunda yankılandı.

"Karar."

İnsanlar oturdukları tahta oturaklardan ayağa kalktı. Hakim salonda herkesin beklediği o malum cümleyi söyledi. "İşlediği suçtan dolayı Eva Black'in idamına karar verilmiştir."

Hakimin salonda yankılanan sözlerinden sonra söylenecek bir cümlesi kalmamıştı Eva'nın. Duruşmanın başından beri özenle sabrettiği ve beklediği an nihayet gelip çatmıştı. Salonda iyiliğini isteyen birkaç kişiden biri olan Michael'a bakıp gözleriyle işareti verdi. Harekete geçme zamanıydı.

Hakim'e dönüp kararlı ses tonuyla konuşmaya başladı. "Bebeğime zarar vermenize izin vermeyeceğim. Gerekirse herkesi bu uğurda feda etmeye hazırım." Hakim daha söylediği sözlerin anlamını idrak edip manasını çözemeden, onu su topunun içine alarak boğmaya başladı.

Konsey salonunda çığlıklar yükseldi...

Eva ve yandaşları onlara karşı gelinmesinin acısını en şiddetli şekilde çıkartmaya başladılar.

Son nefesini veren Hakim'i bırakıp leşini yere attı. Gücünü kullanmayı bıraktı, dinlenmesi gerekiyordu. Gözlerini konsey salonunda gezdirirken, yandaşlarının kendisini ve bebeğini nasıl savunduklarını gördü.

Dolan gözlerini kırpıştırdı. Şu an acımasız ve sert biri olması gerekiyordu. Duygusal bir ahmak olması değil.

İçindeki siniri ve öfkeyi suya akıtarak düşmanlarına haddini bildirmeye başladı. Şimdiye kadar gücünü bu kadar uzun ve son damlasına kadar harcamamıştı.

Eva'nın özelliği; suyu üretmek ve ona hükmetmekti. Gözü dönmüş, öfkeli haliyle suyu böyle kullanması çok da zor olmamıştı.

Michael elektriğini örümcek gücü olan adamın üzerine fırlattıktan sonra gözü Eva'ya takıldı. Hamile haliyle gücünü böyle kullanması hem onun hem de bebek için çok tehlikeliydi. Eva'yla arasında metrelerce uzaklık olmasına rağmen yüzünden yorgun olduğu belli oluyordu.

Genç adam, daha fazlasının geleceğini biliyordu. O yüzden hemen buradan çıkıp gitmeleri gerekiyordu. Kendisi de yorulmuştu, hızlı adımlarla ona doğru ilerledi. O kadar dalmıştı ki Eva kolunu tutan Michael'ı boğmadan son anda fark edebildi.

"Yeter! İyi değilsin daha fazla asker gelecektir ve hepsiyle baş edemeyiz."

Eva itiraz etmeye çalıştı Michael'ın sözlerine; ama genç adam sert bir şekilde devam etti. "Çok yorgunsun bebeği ve kendini tehlikeye atıyorsun."

Sözleri duyan Eva anında duruldu. Evet, gerçekten yorulmuştu. Ayrıca Michael haklıydı. Daha fazla asker gelecekti ve buradan çıkmaları gerekiyordu hem de hemen.

Eva konuşmadan da Michael onun kabul ettiğini anladı. Aralarında görünmez bir ip var gibiydi. Dillerinde cümleler dönmeden, birbirlerinin ne demek istediklerini anlayabilecek özel bir yeteneğe sahip gibiydiler.

Michael yorgun bedeni kucağına aldı. Koşarak Brett'in yanına geldi. Diğer yandaşlar da toplanmışlar ve gitmeye hazırlardı.

Konsey kapısı büyük gürültüyle iki yana açıldı. İçeri konsey başkanı Thomas girdi. Onlara aşağılayıcı gözlerle baktı.

Duruşmaya başkan olarak katılmamış, katılmama sebebini ise gizli tutmuştu. Salonunun ortasında çember oluşturmuş olan hainlere baktı. Onların hiçbir değerinin olmadığını yüzündeki alaylı gülüşle apaçık belli ediyordu.

İfadesiz gözleriyle etrafı inceledikten sonra buz mavisi gözlerini Michael ve Eva'nın tarafına çevirdi. Sert ve tok çıkan ses tonuyla konuşmaya başladı. Duyan herkesi bu sesin içindeki buz kalıntılarıyla titretecek kadar ayaz hakimdi. "Tüm bunlar karnındaki yaratık için değer mi Eva?"

Ona cevap vermeye tenezzül etmedi. Thomas'ta zaten sorusunu sorarken bir cevap beklemiyordu. Konsey salonundaki görüntü tüm soruları yanıtlıyordu.

Küstah gülümsemeyle konuşmaya devam etti. "Sizi daha önce uyarmıştık. Yaptıklarınızla savaşı başlatmış oldunuz, bu andan itibaren birbirimizin düşmanlarıyız." Buz mavisi gözleri soğuktan yanıyordu. Sözlerine devam etti. "Sizi yok etmek için elimden geleni yapacağım."

Thomas'ın yüzüne acıyla baktı Eva. Bir zamanlar arkadaş olduğu yüzü görmeye çalıştı; ama gördüğü sadece nefret ve öfkeden ibaretti. Michael, onun aksine güçlü ve sert bir ifadeyle bakıyordu Thomas'ın yüzüne. Eva'nın nasıl onun hakkında hayal kırıklığı yaşadığını hissetti.

Michael'ın gözleri, Thomas'ın gözlerinin aksine gür bir volkanla patladı. Sıcaklığı donmuş bedenleri ısıttı. Gözleri ise sesine nazaran, içinde çığlıkları haykırıyordu. Ellerini Eva'nın hafif şiş karnının üzerine koydu. Gözleri korumacı bir edayla ellerinin altındaki yumruda dolaştı.

Thomas, Michael'ın sözlerine karşı olduğu yerde kıpırdamamak için kendini zor tuttu.

"Gelecekte olacakları engelleyemezsin, onun kaderi yazıldı." Başıyla ellerini işaret edip Thomas'a bakarak, konuşmaya kaldığı yerden devam etti. "Senin ecelin olacak kişi onun karnındaki bebektir. Ben ve herkes onu son nefesimize kadar koruyacağız. Buna ant içtik. "

Brett'in ışınlanması ile gözden kaybolmadan önce söylediği son sözler duruşma salonunun içinde yankılandı.

"Savaş çoktan başladı."

Buz mavisi gözler yenilginin getirdiği acıyla gözlerini kıstı. Evet, her şey daha yeni başlıyordu.

ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇILARI SEÇİM (DÜZENLEMEDE)Where stories live. Discover now